Blog Tour etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Blog Tour etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2015 Çarşamba

[GKK Blog Tur] Jojo Moyes - Bir Artı Bir | Kitap Yorumu



Orjinal Adı: The One Plus One
Türkçe Adı: Bir Artı Bir
Yazar: Jojo Moyes
Çevirmen: Elif Tozlu
Sayfa Sayısı: 464
Basım Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Pegasus Yayınları

Tatlı bela bir kadın…
İki çocuğuna bakmak için deliler gibi çalışan ve baharın gelmesini dört gözle bekleyen Jess Thomas bugüne kadar hayatındaki tüm zorlukların üstesinden tek başına gelmiş. Ama artık birinin ona yardım istemenin kötü bir şey olmadığını anlatması gerekiyor…
Ve hayatı alt üst olmuş bir yabancı…
Yıllar boyunca çalışıp kazandığı her şeyi kaybetmesine neden olabilecek inanılmaz bir hata yapan Ed Nicholls bir uçurumun eşiğinde. Hatasını telafi edebilmesi için tek bir kurtuluş yolu var ve o yol da büyük bir maceranın içinden geçiyor…
Sonuç…
Jess birine borçlu kalmak istemeyecek kadar gururlu, Ed ise kendi sorunlarından başka hiçbir şeyi görmüyor… Peki, apayrı dünyalara ait bir kadın ve bir adam yan yana geldiğinde beklenmedik bir sürpriz gerçekleşebilir mi?




Herkese merhaba!!
Evet yine alelacele bir yorumla karşınızdayım çünkü son iş günüm beni bekliyor. Evet son iş günüm yanlış duymadınız. Bugünden sonra beklesin beni kitaplar, beklesin beni bloğum.
Her neyse bu turumuzda Jojo Moyes'i ağırlıyoruz. Daha önce sadece Senden Önce Ben'i okumuş yalan söylemiyeceğim kitabın sonuna ne kadar ifrit olsam da yazarın dilini sevmiştim. Ancak bu kitap Jojo'ya olan sevgimi kat be kat arttırdı. 

Kitapta hayatının belkide en zor zamanlarını yaşayan iki karakterin yollarının kesişmesini okuyoruz.
Kızı ve üvey oğlu ile yaşayan buna ek olarak kocası tarafından öylece ortada bırakılmış Jess ve işleri birazcık eline yüzüne bulaştıran yazılım dehası Ed.

20 Nisan 2015 Pazartesi

[GKK Blog Tur] Graeme Simsion - Rosie Projesi (Don Tillman #1) | Kitap Yorumu





Orijinal Adı: The Rosie Project
Türkçe Adı: Rosie Projesi
Seri: Don Tillman #1
Yazar: Graeme Simsion
Çevirmen: Solina Silahlı
Sayfa Sayısı: 347
Basım Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Tür: Fiction , Romance


Kadınları bir türlü anlamayan erkekler ve erkeklerin duygularını tamamen aldırdığını düşünen kadınlar… Rosie Projesi’yle aşkın doğasını çözeceksiniz!
Dâhi genetik profesörü Don. Onun daha önce hiç kız arkadaşı olmamıştır. Bu yüzden sayısal verilere güvenen bir bilim insanı olarak kendisine en uygun kişiyi bulmak için kriterler belirleyip Eş Projesi’ni geliştirir.
On altı sayfalık testteki kriterlere bakılacak olursa bu kişinin bir barmen, sigara ve alkol tiryakisi, dağınık ve hiçbir buluşmaya vaktinde gelemeyen bir kadın olması kesinlikle imkânsızdır.
Ve Rosie... Yukarıda sayılan eleme kriterlerinin hepsi onda mevcuttur. Fakat bir yandan da son derece zeki ve güzeldir. Küçük yaşta evlat edinilmiş genç bir kadın olan Rosie, biyolojik babasını bulma yolculuğunda Don’la karşılaşır. Ve bu karşılaşma, tüm bilimsel gerçekleri teker teker yere sererken tek bir şeyi kesinliğe kavuşturacaktır: Aşkı arayıp bulamazsınız, o beklemediğiniz anda gelip sizi yakalar.


Tur 17'sinde bitti sen daha yeni mi yorum giriyorsun Oha!! dediğinizi duyar gibiyim gerçekten. Ama ağır çalışma şartları ve bilgisayarsız olma durumu sonucunda anca yorum yazabiliyorum. Rosie Projesi uzun zamandır okuduğum en eğlenceli kitaptı gerçekten.  

20 Mart 2015 Cuma

[GKK Okuma Etkinliği] Becca Fitzpatrick - Siyah Buz | Kitap Yorumu



Orjinal Adı: Black Ice
Türkçe Adı: Siyah Buz
Yazar: Becca Fitzpatrick
Çevirmen: Şeyla Tezcan
Sayfa Sayısı: 384
Basım Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Pegasus Yayınları


Âşık olmak hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı… Beni ona bakarken yakalayınca hemen gözlerimi kaçırdım. Bakarken yakaladığına inanamıyordum. Ona karşı hissedebileceğim çekim fikrinden nefret ettim.Beni rehin almıştı. Beni isteğim dışında alıkoymuştu. Son iyilikleri bunu değiştiremezdi. Kendime onun gerçekte kim olduğunu hatırlatmalıydım.Ama gerçekte kimdi?



Resmen bloğuma bir şeyler yazabilmeyi deli gibi özlemişim. İş, güç, bozuk bilgisayar derken blogtan da kitaplardan da bir hayli uzaklaştım. O kadar ki bugün kargocu 'Mügeee artık kitap gelmiyor?' diye sordu :)) Utanıyorum bu durumdan biraz ama cidden vakit bulamaz olmuştum taaa ki Pegasus ile ortak etkinlik düzenleyene dek. Bu etkinlikte kendime söz verdim nolursa olsun bu kitabı bitirip yorumlayacağım diye ve başardım da!!

3 Eylül 2014 Çarşamba

[GKK Blog Tur] Danielle Steel - Uzun Metrajlı Hüzünler | Kitap Yorumu

Bazen direnmek yerine yeniden başlamak gerekir.


Orijinal Adı: Betrayal
Türkçe Adı: Uzun Metrajlı Hüzünler
Yazar: Danielle Steel
Çevirmen: Bahar Yaldız Çelik
Sayfa Sayısı: 400
Basım Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Novella Yayınları
Tür: Romans
Satın Almak İçin: D&R | Oku Oku




Hayatı, iskambilden yapılmış bir kule gibiydi; yıkılması için tek bir hamle yeterdi...
Tallie Jones başarılı işlere imza atmış güzel ve ünlü bir Hollywood yapımcısıdır. Sağ kolu ve aynı zamanda en yakın arkadaşı olan asistanı Brigitte'in de onun bu başarısındaki payı büyüktür. Genç kadın mesleğindeki önlenemez yükselişin aksine ilişkilerinde aradığı mutluluğu uzun süre bulamaz. Ancak sonunda, kendisi gibi yönetmen olan sevgilisi Hunt'ın onun için doğru insan olduğuna inanır.
Her şeyin yolunda gittiğini düşündüğü sırada, yeni film için yatırımcının hesap denetimi istemesiyle, Tallie'nin hayatında dönüm noktası olacak gelişmeler yaşanır. Genç kadın ortaya çıkan mali sorunun, değer verdiği bu iki insanla bağlantısının olduğunu öğrendiğinde ise yıkıma uğrar ve kendini aklının ucundan bile geçmeyecek olayların içinde bulur.

 Kitap bir kadının hikayesini anlatıyor. Öyle bir kadın ki kitabın en başında kendinizi onun hayatına özenirken bulabilirsiniz. Genç yaşında başarının doruklarına uğraşmış, kariyerinde zirveye oturmuş bir kadın Tallie Jones. Yaptığı ve yönettiği her film patlayıp giden Tallie'nin özel hayatı ise iş hayatının tam tersi. Bir türlü rayına oturmayan bir hayatı olan Tallie art arda başarısız evlilikler geçirir.

19 Haziran 2014 Perşembe

[GKK Blog Tur] Ben Mikaelsen - Petey | Kitap Yorumu + Beyin Felci Nedir, Ne değildir? + Çekiliş




 Orijinal Adı: Petey
 Türkçe Adı: Petey
 Yazar: Ben Mikaelsen
 Çevirmen: Aslı Anar
 Sayfa Sayısı: 269
 Basım Yılı: 2014
 Dili: Türkçe
 Yayınevi: Beyaz Balina Yayınları
 Tür: Genç-Yetişkin , Gerçek Kurgu
 Satın Almak İçin: D&R | Oku Oku



Sevgi, inanç ve dostluk üzerine sımsıcak bir hikâye…
Beyin felciyle doğup doktorların yanlış teşhisleri sonucu zihinsel engelli kabul edilen Petey, iki yaşındayken ailesi tarafından, akıl hastanesine gönderilmek üzere terk edilir. Ufacık yaşında terk edilse de hayata sımsıkı tutunur Petey. Ailesi ondan vazgeçmiştir belki ama o, hayattan vazgeçmez. Yeni evinde şartlar ne kadar ağır olursa olsun mutlu olmak için bir neden bulmakta hiç mi hiç zorlanmaz. Ve bu özelliğiyle etrafındaki herkesi kendine hayran bırakır.
Mevsimler değişir, yıllar geçer; Petey büyür, yaşlanır… Dostları istemeyerek de olsa onu birer birer terk eder. Petey de bir daha incinmemek için artık kimseyle arkadaşlık etmek istemez. Ta ki gönderildiği huzurevinde Trevor Ladd adındaki bir çocukla tanışana dek. Çok geçmeden ayrılmaz iki dost olan bu küçük çocuk ve yaşlı adamın birbirlerinden öğrenecekleri çok şey vardır.

Nerden nasıl başlayıp anlatacağım bilmiyorum ama Petey beni çok etkileyen bir kitap oldu. Hikaye ana karakter Petey'in üstünden anlatılıyor. Yaşadıkları hiç kolay şeyler değil.
İnsanoğlu için birini iteleyip dışlamanın ne kadar kolay ve birini kazanmanın nasıl çaba gerektiren bir eylem olduğunu gözler önüne seriyor. Petey aslında bir çocuk kitabı ancak bir Şeker Portakalı, Küçük Prens, Sol Ayağım ne kadar çocuk kitabıysa o kadar çocuk kitabı. 

14 Haziran 2014 Cumartesi

[GKK Blog Tur] Mike Carey - Hayaletin Gölgesi | Kitap Yorumu + Alıntılar




Orijinal Adı: The Devil You Know
Türkçe Adı: Hayaletin Gölgesi
Seri: Felix Castor #1
Yazar: Mike Carey
Çevirmen: Alp Levi
Sayfa Sayısı: 463
Basım Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Elf Yayınları
Tür: Fantastik, Paranormal
Satın Almak İçin: D&R | Oku Oku


Felix Castor serbest çalışan bir şeytan çıkarıcı,
Londra da onun çalışma alanı.
İyi bir hayalet katili,
müşteriye dilediği fiyatı çekebilir
ve hayatın tadını çıkarabilir.
Ama şöyle bir risk var...
Er ya da geç, kendisi için çok
güçlü bir ruha meydan okuyacak.
Castor, bu kötü şöhretli kariyerden kurtulmak isterken,
Londra'nın karanlık kalbindeki bir müzede,
basit bir hayalet avcılığı görevini kabul eder.
Ama son derece basit bir şeytan çıkarma görevi,
hızla Castor'u İlk Kim Öldürecek Şovu'na
dönüşmeye başlar.
İblisler ve hayaletler büyük ödülün peşinde.
Bu sorun değil.
Castor ölülerle başa çıkmayı bilir.
Onun tepesini attıranlar, hayatta olanlar...


Hayaletin Gölgesi nerdeyse yayın hakları alındığından beri tur için beklediğimiz bir kitaptı. Ve o gün gelip çattı! Kitabın adına bakınca ne kadar korkunç bir kitap beklesem de bu Felix Castor'un kişiliği ve espiri anlayışı sayesinde yerle bir oldu. Korkmak yerine gülüp eğlendim.
Felix insanlardan çok ruhlar yani hayaletler ile içli dışlı biri ve o bir şeytan çıkarıcı. Şeytan çıkarıcı ve hayalet avcısı deyince benimde çoğu insanlar gibi aklımda Winchester kardeşler gelse de Felix Castor onlardan biraz daha farklı.

25 Mayıs 2014 Pazar

[GKK Blog Tur] Shannon Drake - Kader Ağları | Graham #1





Orijinal Adı: Come the Morning
Türkçe Adı: Kader Ağları
Seri: Graham #1
Yazar: Shannon Drake
Çevirmen: Gizem Yanbolloğlu
Sayfa Sayısı: 448
Basım Yılı: Mayıs 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Olimpos Yayınları
Tür: Tarihi Aşk
Satın Almak İçin: D&R | Kitap Sihirbazı


İskoçya'nın işgal altında olduğu günlerde Kral David, kanının son damlasına kadar savaşacak sadık askerler aramaktadır. Bu askerlerin en ünlüsü Waryk de Graham'a, Aslan Lord adıyla birlikte şövalyelik unvanı verilmiştir ama bir İskoç şefi olarak bu onurlu mevkiye ulaşmasının bir bedeli vardır: Bedeni ve ruhuyla ona direnmeye yemin etmiş bir Viking gelini!
İrlandalı bir asilzade ve Viking bir babanın kızı olan Mellyora MacAdin, kendini Aslan Lord'un karşı konulamaz gücüne gönülsüz bir şekilde teslim olmuş bulana kadar babasından kalan toprakları savaşçı bir bakire gibi yönetmektedir, kılıcını kuşanarak ve hiçbir erkeğe boyun eğmeyerek…
Şimdi meydan okumakla teslimiyet arasında bölünen Mellyora aslında kime sadık olduğuna karar vermeli ve kocasının kalbindeki sırları keşfetmelidir.

 Bir GKK turu ile daha karşınızdayım/z. Bu sefer ki konuğumuz bir tarihi aşk romanı yani beni baya uzak olduğum bir tür. Tarih ile ilişik kitaplarla çok aram olduğunu söyleyemem daha önce ki tarihi aşk roman denemem de tur kapsamında olmuştu.

8 Mayıs 2014 Perşembe

GKK Okuma Etkinliği #2 ; Daniel Höra - Buraya Kadarmış | Kitap Yorumu



Orijinal Adı: Gedisst
Türkçe Adı: Buraya Kadarmış
Yazar: Daniel Höra
Çevirmen: Dilman Muradoğlu
Sayfa Sayısı: 228
Basım Yılı: Mart 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: ON8 Kitap
Satın Almak İçin: D&R | Kitap Sihirbazı


Bir genç için yargısız infazdan kurtuluş var mıdır?
"Apartman kapısı açıldığında çığlıklar yükseldi. Herkes bize doğru koşmaya başladı. Flaşlar patlıyordu. Alt kat komşumuz yolumuza çıktı ve çekebildiği kadar fotoğraf çekti. Çekil şuradan! diye bağırdı bir polis ve kadını itekledi. Bir başkası da, elinde video kamerasıyla bir süre daha bize eşlik etti. Polis otosuna girdiğimizde, gazeteciler aç kurtlar gibi birbirini itekliyordu. Ünlü olmaktan yavaş yavaş sıkılmaya başlamıştım."
Doğu Almanya. Kendi haline terk edilmiş; Batının sırt döndüğü, köhnemiş bir yaşam alanı. Boşalmış binalar insansızlıkla eskirken, büyük kentin kıyısında kalan insanlar da verimsiz bir rutinin renksizliğinde kuruyor. Devlet yardımlarıyla boğaz tokluğuna günler, küçük işlerle zorlanan umutlar, yitirilen hayaller... Eski apartman bloklarının gençleri, gençliklerini yaşatmak üzere bir arada, ortak duygu ve sembollerle, ama en önemlisi de "kankalıklarıyla" var olmaya çalışıyor. Yarınlara fazla takılmadan, bugünü de boş bırakmadan. Alex de bu yarınsızlar tayfasının bir parçasıydı. Ta ki, bir suçun çok yakınında bulunup, ihtiyatsızlığıyla iz bırakıp, tüm kuşkuları üzerine çekene kadar. Şimdi mesele, kime tutunup kime sırt döneceğini bilmekte.
Önyargıların ve toplumsal etiketlerin, adalet terazisindeki ağırlığı nedir? Sanığı yargılayacak hâkim, mahkemedeki midir, yoksa elinde çamuru tutan mı? Alex sert bir rüzgârla savrulmanın eşiğinde; kime tutunacağı belirsiz. Gerçek bir olaydan esinlenen Daniel Höra, adaletin aksayan çarklarına karşı bir gencin mücadelesini anlatıyor.
1965de, Almanya, Hannoverde doğan ve kent merkezinden uzakta yetişen Daniel Höra, farklı farklı işlerde çalıştı. Okuldan sonra mobilya taşımacılığı, yaşlı bakıcılığı, montaj işleri ve taksi şoförlüğü yaptı. Yarım bıraktığı lise eğitimini çok sonra tamamladı. Bir dönem TV editörlüğü de yapan Höra, 2001de yayımlanan ilk romanı Mora!nın ardından, Doğu Almanyada cinayet işlediğinden kuşkulanılan bir genci anlatan romanı Buraya Kadarmış (Gedisst, 2009) ile tanındı ve ertesi yıl Hansjörg-Martin Ödülüne aday gösterildi. 2010da yayımlanan üçüncü kitabı Das Ende der Welt (Dünyanın Sonu), bir felaketin sonrasını anlatan bir distopya. Bugün ailesiyle birlikte Berlinde yaşayan yazarın son romanı Braune Erde (Kahverengi Toprak, 2012), yayımlandığı yıl Almanyada kitapçıların En İyi 100 Gençlik Kitabı listesinde yer aldı.

Evet okuma etkinliğimiz de bir ON8 kitabı ile karşınızdayız. Başıma gelen onca aksilikten sonra etkinliğe katılamıcam diye çok korktum ama neyse ki bir şekilde hallettim. ^^ Neyse gelelim kitabımıza;
Buraya Kadarmış sade bir dile sahip akıcı bir kitap. Nasıl bittiğini anlamıyorsunuz ama içinize dokunan konusu bu kadar kolay akıp gitmiyor.

26 Nisan 2014 Cumartesi

[GKK Blog Tur] Gülşah Elikbank - Aşkın Gölgesi || Kitap Yorumu

Aşka ikinci bir şans ver!

Kitabın Adı: Aşkın Gölgesi
Yazar: Gülşah Elikbank
Çevirmen: -
Sayfa Sayısı: 337
Basım Yılı: Nisan 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Tür: Günümüz Aşk , Dram
Satın Almak İçin: D&R | Kitap Sihirbazı



Geçmişin peşini bırakmadığı bir kadın ve zamana direnen bir aşk…
Edebiyat profesörü ve yazar olan Esma, kocası öldükten sonra kızı Ece ile birlikte Berlin de yaşamaya başlar. Sürekli annesiyle sorunlar yaşayan on yedi yaşındaki kızı Ece, bir gün bodrumda bir kitap bulur ve o kitapla birlikte annesini hiç tanımadığını fark eder. Bu kitabı bulmasının ardından Ece ve annesi Esma'nın hayatı hiç beklemedikleri şekilde değişecektir.
Gülşah Elikbank'ın kaleme aldığı ve dokuz ülkede yayımlanan romanı Aşkın Gölgesi, aile, arkadaşlık ve aşk üzerine yazılmış, insanın içini ısıtan sıcacık ve etkileyici bir roman. 
Öncelikle kitabı çok sevdim bir - iki tane rahatsız eden nokta oldu beni ama genel olarak bakıldığında güzel bir kitaptı. Yer yer gözyaşlarıma hakim olamadım okurken. Yazarın akıcı dili sayesinde hiç sıkmadan akıp gidiyor kitap ve nasıl bittiğini anlamadan kalakalıyorsunuz öyle.
Ece bodrumda eski bir kitap bulur ve merakına yenilerek onu okumaya başlar. Okudukça farkeder ki kitapta Zeynep adı ile anlatılan karakter annesi Esma'dan başkası değildir. Kitap sayesinde Ece, annesinin bilinmeyen sırlarını, o donuk bakışlarının altındaki yaşanmışlıklara ışık tutar.
Kitap Zeynep (yani Esma) ile Ahmet'in ilişkilerinin başlaması ile başlıyor ve onların o sonsuz aşkını soluksuz şekilde anlatıyor.

Esma sorunlu bir ailede büyümüştür, babası onları terkedip başka biriyle evlenmiş üstelik çocuk yapmıştır. Babasından yediği bu darbe Esma'yı erkeklere karşı biraz daha mesafeli kılmış, insanlara olan güvenini yok etmiştir diyebilirim. Buna rağmen Ahmet Esma'nın kalbini kazanmaya çalışmaktan hiç vazgeçmez ve sonunda istediğine ulaşır. Okulun örnek çiftleri olur ya hani bunlar kesin evlenir gözüyle bakılan tipler işte Ahmet ve Esma'da tam olarak bu çiftlerden olmuştur. Kitapta Esma ile Ahmet'in aşkının anlatıldığı kısımlar biraz iç baysa da Ahmet'in babasının ölümüyle onların hikayesi bambaşka yöne kayar. Ayrıntıları anlatıp kitabın tadını ve heyecanını kaçırmak istemiyorum ama dürüst olmak gerekirse Esma'nın başına gelmeyen kalmaz yani. 
Babasından uzak büyümüş, babası yüzünden diğer erkeklere güveni sarsılmış biri olarak bu satırları okurken ağlamadan edemedim. Sanki kendi hikayemi, kendi satırlarımı okurmuşcasına içlendim.
 Aşkın Gölgesi için aşk kitabı deyip sıyrılamıyor insan çünkü anlatılan bir aşk hikayesinden, bir ilişki çıkmazlarından çok farklı şeyler. İnsan okurken hayatın nasıl ufacık bir şeyle alt üst olacağını görüyor. Baba sevgisinin ne kadar önemli olduğunu görüyor en önemlisi dostluğun önemini ve güzelliğini görüyor. Çok yönlü bir kitap olması da ayrıca sevdiğim yönlerinden biri oldu.
Ancak sonu çok ucu açık bitti. Bilmiyorum aklımda soru işaretleri bırakan eksik hissettiren bir son vardı kitapta. Belki de yazar bizim insiyatifimize ve hayal gücümüze bıraktı bazı şeyleri.
Tüm her şey bir kenara insanın içini sıcacık yapan ve kesinlikle okunmaya değer bir kitaptı.
Bu güzel kitabı imzalı olarak kazanmak için tık.

Bu bir aşk hikâyesi. Kırık dökük... kimi an soluk soluğa, kimi an inanılmayacak zorlukta. Sonu... sonu  başından  belliydi  işte  ama  sonunu  bilerek, acısını  hissederek  kapılmaz  mısınız  siz  hiç  aşkın büyüsüne? 
Sayfa 13 


Çocukken defterime çizdiğim kalplerden geçirdiğim oklar gerçek sanki. Kalbimin orta yerine saplanıp kaldı hepsi. Kan yerine gözyaşı akıyor yüreğimden.
Sayfa 146 



-25 Nisan - 1 Mayıs Tur Takvimi-
25 Nisan : Kitap + Yazar Tanıtımı 
26 Nisan : Mavi Uçurum | Kitap Yorumu + Yazarın Diğer Kitapları
27 Nisan : Vera'nın Rüya Kitaplığı | Kitap Yorumu + Alıntılar
28 Nisan : Bir Kitap Delisinin Günlüğü | Kitap Yorumu + Annenizin hiç bilmediğiniz yönlerini öğrenseniz ne yapardınız?
29 Nisan : Ejderha Camı | Kitap Yorumu + Şarkı Listesi
30 Nisan : Okur Yazar | Kitap Yorumu + Tanıtım Filmi
1 Mayıs : Kitap Kokusu | Kitap Yorumu + Yazarla Röportaj


Destekleri için Yabancı Yayınlarına teşekkür ederim/z.

17 Nisan 2014 Perşembe

[GKK Blog Tur] Beatrice Harraden - Gece Geçen Gemiler || Kitap Yorumu





Orijinal Adı: Ships That Pass in the Night
Türkçe Adı: Gece Geçen Gemiler
Yazar: Beatrice Harraden
Çevirmen: Nil Çelebi
Sayfa Sayısı: 158
Basım Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Altın Bilek Yayınları
Tür: Edebiyat , Aşk
Satın Almak İçin: D&R | Kitap Sihirbazı




Zihninizin derinliklerinde biriken umutsuzluğu, bir yaşama amacına nasıl dönüştürürsünüz?
Bernardine. Yüreğine savrulan gözyaşlarının boğuculuğuna direnen Bernardine. Umudunu, yaşama dair her şeyini savaşa kurban edecek olan ve yaşam savaşına, tepesinden cennete baktığı bir hastanenin bahçesinde, karanlık koridorlarında, müşahede odalarında devam edecek olan Bernardine. Tepeden gördüğü körfeze gelen gemilerde umudunu, yaşamının geri kalanını bulmayı ümitle bekleyen, bekledikçe içinde büyüyen hastalığın, kurtuluşunun tek yolu olduğunu bilen Bernardine. Bernardine sizi duygular arasında bir serüvene ve umudun gücünü hissetmeye davet ediyor. Bu kitabı asla unutmayacaksınız…

Öncelikle kitabın kapağına bayıldığımı söylemeliyim ve evet  beni ağlatan kitaplara bir yenisini eklemiş bulunuyoruz. Kitaba başlayıp ilerlediğim de hatta şöyle söyleyeyim sonlara yaklaşana dek, kitabın kapağındaki Boston Globe tarafından yapılan "Kalbinizi esir alacak sıra dışı bir aşk hikayesi..." yorumunu o kadar içerledim ki? Yazar öncelikle iki zıt karakterin nasıl birbirlerine aşık olabileceklerine dair kafa yorduruyor bize. Okurken acaba bunlar nasıl bir araya gelecek diye düşünüyorsunuz. En azından Hilal ile ben bu konuya çok kafa yorduk:D
Baş karakterimiz Bernardine dış dünyaya kendini nerdeyse tamamen kapatmış, gülmeyi bile unutmuş kendini çalışmaya vermiş bir kadındır. Hayatını işine adamış desem yeridir. Ancak Bernardine bir hastalanarak işten güçten elini ayağını çekerek Petershof'a bir rehabilitasyon merkezi tarzı bir yere geliyor. Ve geldiği ilk günden Huysuz Adam ile tartışarak onunla tanışıyor. Huysuz Adam yani Robert Allitsen kendini kitaplara ve fotoğraf çekmeye vermiş bir adamdır dışarıdan bakıldığında insanlarla anlaşamayan geçimsiz aksi bir adama benzese de aslında pamuk gibi kalbi vardır Robert'in ve bunu Bernardine ile beraber kitap boyunca keşfetmek gerçekten eğlenceliydi.
Hatta Huysuz Adam'ın Bernardine'e tatlı tatlı laf sokmaları , atışmaları dedim ki bu aşk değil eğlenceli bir dostluk romanı herhalde?
Taa ki Bernardine'in parası azalıp geldiği yere geri dönmeyi düşünene dek. Bernardine döneceğini Robert'a açıkladığında Robert ona borç vermeyi teklif edecek ancak Bernardine kimseden borç alamayacağını söyleyerek reddecek ve geri dönecektir. Ondan sonra Robert'ın Bernardine'e yazdığı mektup beni aldııııııııı götürdü. Bayağı bir uzaklara. Gözlerim doldu. O saf sevgiyi gördüm o satırlarda. Ve heyecanlandım Bernardine yerine ancak Robert mektup bittiğinde onu yollamak yerine yırtıp atmayı, duygularını içine gömmeyi tercih ettiğinde yıkıldım adeta. Yapma etme diye feryat edecektim az kalsın kitabın başında. Neyse ki Huysuz Adam bunu bir şekilde telafi etti diyebilirim. Sanırım diyebilirim. Yazar kitabın sonuna kadar sağ gösteriyor sonunu tahmin edeceğinizi zannediyorsunuz aslında bir bakıma da ediyorsunuz ama yazar kitabın sonunda öyle bir sol vuruyor ki darmadağın oluyorsunuz.
En azından ben oldum, içime dokunan bir kitap oldu gerçekten tek kelime ile ifade etmek istesem harikaydı der geçerim..
Alıntıları tur kapsamında Hilal paylaşacak olsa da en sevdiğim cümleyi paylaşmadan edemeyeceğim..


 "Sevgili Kadınım" dedi..
Kaliteli bir şiir kitabının içinde yaşamıyoruz. Düz yazı bir kitabın, ciltsiz basımı bizim yaşadığımız yer. Mantıklı ol. Diğer insanlar yüzünden canını sıkma.Onları eleştirme zahmetine bile girme; bu sadece sana dert olur.



Evet kitabımızın yurt dışı kapakları ise bunlar ve bana kalırsa en başarılı kapak Altın Bilek Yayınlarına ait olandır.

-15 - 21 Nisan Tur Takvimi-
15 Nisan ; Kitap + Yazar Tanıtımı
16 Nisan ; Okur Yazar | Kitap Yorumu + Tüberküloz nedir? 
17 Nisan ; Mavi Uçurum | Kitap Yorumu + Yabancı Kapaklar
18 Nisan ; Kitap Kokusu | Kitap Yorumu + Alıntılar
19 Nisan ; Bir Kitap Delisinin Günlüğü | Kitap Yorumu
20 Nisan ; Ejderha Camı | Kitap Yorumu + Şarkı Listesi
21 Nisan ; Vera'nın Rüya Kitaplığı | Kitap Yorumu



Destekleri için Altın Bilek Yayınlarına teşekkür ederim/z.

10 Nisan 2014 Perşembe

GKK Okuma Etkinliği #1 ; Edith Wharton - Masumiyet Çağı | Yorum + Ön Okuma


Orijinal Adı: The Age of Innocence
Türkçe Adı: Masumiyet Çağı
Yazar: Edith Wharton
Sayfa Sayısı: 334
Basım Yılı: 2008
Dili: Türkçe
Yayınevi: Altın Bilek Yayınları
Tür: Edebiyat, Aşk
Satın Almak İçin; D&R | Kitap Sihirbazı



Kendisini kıta Avrupa'sının kökleşmiş ve kemikleşmiş alışkanlıklarından soyutlayarak, yeni tarz bir yaşama biçimi ve yeni tarz bir sosyete yaratmak hevesindeki Amerikan burjuvazisi, kendilerine Avrupa'dan geçmiş pek çok alışkanlığı küçümserken, aslında benzer bir hayatın içinde yaşadıklarını bilmiyorlardı.
Hayata bakışları da öyleydi. Bir kadın için en kötü evlilik dul kalmaktan daha iyiydi. Ama evlenilecek erkeğin duruşu, sosyal statüsü ve serveti, seçimleri zora sokuyor, bayanlar arasındaki rekabeti arttırıyordu.
May, Archer ile evlenmek konusunda çok istekliydi; Archer'ın kalbi ise Madam Olenska'daydı ve onun kocasından boşanıp kendisiyle evlenmesi için elinden geleni yapıyordu. Madam Olenska ise, ne servetten vazgeçiyor, ne de Archer'a duyduğu sevgiden...
Gizlice yapılmış anlaşmalar, kadınların ayak oyunları, gizli buluşmalar, küçük ama ayıp karşılanan tensel yaklaşımların gölgesinde var olmaya çalışan bir aşk... Ama kimin aşkı daha gerçekti?
Hem kıtalar ne fark ediyordu ki? Aşk, Amerika'da da Avrupa'da da aşktı...
Amerikan edebiyatının önemli kadın yazarlarından biri olan Edith Wharton, aşkın masumiyetini anlatırken bu yoldaki her türlü gizli kapaklı işi kabul edilebilir sayan Amerikan toplumuna da eleştiri getirmekten alamıyor kendisini. Pulitzer Ödüllü bu romanı okurken May'in acısını yaşayacak, Archer için endişelenecek ve Madam Olenska'nın durumuna şaşıracaksınız.
20. Yüzyıl Amerikan edebiyatının en önemli kadın yazarlarının başında gelen Edith Wharton, dünyadaki ününü Masumiyet Çağı adlı kitabına borçludur. Yayınlandığı andan itibaren artan bir şekilde ilgi görmüş olan bu kitap yazarına Pulitzer Edebiyat Ödülünü de kazanmıştır.

Evet ilk okuma etkinliğinin heyecanı bana ilk tur heyecanını hatırlattı. Ve o zaman ki telaşlarımızı hatırlıyorum da sanırım baya yol kat ettik.
Şöyle bir gerçek var ki kitap okumayı ne kadar çok seversem seveyim hep klasiklerden kaçan bir okuyucu oldum. Bu Türk edebiyatında da böyle oldu dünya edebiyatında da. Okumaya çalışırken sanki hiç bitmeyecekmiş de beni bitirecekmiş gibi hissederim. Dürüst olmak gerekirse Masumiyet Çağı'nın ilk sayfaları da beni biraz o duyguya sürükledi. Ama ! Ama! Ama! Bazen sabretmek hayırlı bir iş olabiliyor ki bende sabredip ilk sayfaları geçtikten sonra çok güzel bir kitap beni bekliyordu.

Kitabın konusuna gelirsek ; aslına bakarsak kitap bir aşk üçgeni etrafında şekilleniyor ama bu öyle sıradan bir aşk üçgeni değil. Şöyle ki yaşanan olaylar günümüz New York'un da yaşansaydı her şey öylesine sıradan olurdu ki ancaaaaaaaaaak bundan  seneler önceki New York'u düşünün üstelik o New York'un soylu ailelerinden birilerine mensup olduğunuzu düşünün işte o zaman işler biraz karışıyor.
Şöyle ki baş karakter diyebileceğim beyefendi Newland Archer, esas kızımız May Wallend ile hayatını birleştirmeye karar verir ve nişanlanırlar. Üstelik ikisi de dışarıdan bakıldığında dünyanın en mutlu insanları gibi gözükmektedir. Ve bu mutluluklarını nişanlandıklarını yakın çevrelerine duyurarak ikiye katlamayı planladıkları dönemde Kontes Olenska (kendisi esas kızımızın kuzeni olur aynı zamanda) Avrupa'dan çıkar gelir.Üstelik öyle alelade bir ziyarete de gelmiş değildir Ellen yani Kontesimiz kocası ile boşanmaya kadar varacak sorunlar yaşamaktadır. Ancak yorumun başında da dediğim gibi o dönemin New York'un da, sıkı kurallar ve ELALEM NE DER?! kafası yaşandığından 'boşanma' eylemi o zamanlarda hoş karşılanan bir durum değildi. Ve karşılanmadı da, Ellen sosyetenin dedikodu kazanına düştü ve kötü kadın ilan edildi.

Bu durumda Kontes Olenska'nın tüm yakınları ona boşanmanın yanlış olduğunu ve vazgeçmesini söyler ve bu yakınlar listesine trajikomik şekilde Newland Archer da dahil olur. Newland belli belirsiz sıklıklarla ziyaret edip boşanmasının yanlış olduğunu ve kaybedeceklerini sürekli kadına empoze eder. Yaptığı işte de başarılı olur ve Ellen'i boşanmaktan vazgeçirir. Ancak bu verdirdiği karar tabir-i cazise ikisinin de ipini çeker. Çünkü Newland, Ellen'a aşık olmuştur ancak artık bazı şeylerin geri dönüşü yoktur. Yapılan seçimler, vazgeçilen ve vazgeçilmeyen şeyler ve tüm bunların sonuçlarını kitabı  okuyarak öğreneceksiniz elbette.

Ancak söylemden edemeyeceğim kesinlikle kitapta en sinir olduğun karakter Newland Acher'dı. Hayatımda bu kadar gel-gitlere sahip uyuz bir karakter daha görmedim ben.

Desteklerinden dolayı Altın Bilek Yayınları'n a teşekkür ederim/z.


Ön Okuma:


20 Mart 2014 Perşembe

[GKK Blog Tur] Amy Hatvany - Aslında Kimse Sevmiyor Senin Kadar




Orjinal Adı: Outside The Lines
Türkçe Adı: Aslında Kimse Sevmiyor Senin Kadar
Yazar: Amy Hatvany
Çevirmen: Cumhur Mısıroğlu
Sayfa Sayısı: 416
Basım Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Neo Kitap
Tür: Dram




Canım kızım,
Beni görmek istemediğini biliyorum. Doğrusu, sana ve annene yaptıklarımdan sonra, ben bile görmek istemiyorum kendimi. Öyle bir noktaya geldiğim için kendimden ne kadar nefret ettiğimi, ne kadar pişman olduğumu anlatmaya sözcükler yetmez. Ama ne yaparsam yapayım, o gece gördüklerini geri alamam kızım. Buradaki doktorlara kalırsa, bir gün beni affetmenin bir yolunu bulabilirmişsin; ama önce benim kendimi affetmem gerekiyormuş. Sana, tutamadığım o kadar çok söz verdim ki, inan, bunları düşündükçe kendimden utanıyorum. Senden sadece, seni sevdiğimi ve yaptıklarımı telafi etmenin bir yolunu her zaman arayacağımı bilmeni istiyorum...
Eden'in küçük kalbi büyük sorularla dolu: Akıl hocası, neşe kaynağı ve en iyi arkadaşım dediği babası onları bırakıp nereye gitti? Gökyüzündeki onca yıldızı tek başına nasıl sayacak? Okulu kırıp bulutları kovalamaya kiminle gidecek?
Kiminle keşfedecek hayatın lezzetlerini?
Çocukluğu bu sorulara cevap aramakla geçen Eden West, yıllar sonra önüne çıkan bir umut ışığıyla hayatta bir dönüm noktasına geldiğini anlar. Geçmişin karanlık gölgesinden kurtulmak ve bir gün doğru insanla karşılaştığında yanından geçip gitmemek için öncelikle içindeki boşluğun gerçek sahibini bulmak zorundadır.


Evet göz açıp kapatıncaya kadar 5. turumuzu da geri de bıraktık ben her zaman ki gibi yine en sona kaldım. Ah bu iş hayatı! Ne güzel bırakıp kurtulcaktım ama yine yakamı kurtaramadım.
Şunu öylemeliyim ki baba - kız hikayeleri beni gereğinden fazla etkiler bu durumda kitabı okurken yer yer fazla derinden etkilendim. 
Kısaca kitabın konusundan bahsedersek David sorunlu bir babadır. Aslında sorunludan öte biraz başına buyruk bir adamdır. Yaşadığı ruhsal sorunlar karşında ilaçlarını almayı rededen zaman zaman kendini dış dünyaya kapatan ama buna rağmen kızına çok düşkün bir babadır. Tabi ki bu düşkünlük tek taraflı değil ana karakterimiz Eden da babasına tam anlamıyla aşık!
Ancak birgün David eşi Lydia'nın baskılarıyla daha fazla yaşayamayacağını anlayıp onları terkediyor daha kötüsü kızını terkediyor. 
Bu durum karşısında bir David'in kötü bir baba olduğunu vs düşünsekte ilerleyen yerlerde David'in de duygularını düşüncelerini gördükçe onu anlıyor hatta yer yer hak bile veriyoruz.
Eden seneler sonra babasını bulmaya karar veriyor. Hikaye de tam burda başlıyor diyebilirim aslında. Kitap eş zamanlı şekilde ilerliyor. Ve her şeyi daha açık anlamanızı sağlıyor. 
Eden babasını bulmaya çalışması esnasında çok şeyler yaşıyor ancak vurucu darbe annesinden geliyor. 
Yani öyle ki o an kitabın içine girip Lydia karısını parçalamak istedim. Bencillikte en üst sıraya yerleştirdiğim karakter oldu kendisi.

Annesi babası küçük yaşta ayrılmış babasına hasret yaşayan bir kız olarak beni fazla derinden etkiledi kitap yer yer gözlerim doldu hatta. Ama buna rağmen çok keyif alarak okuduğum ve iyiki okumuşum dediğim kitaplardan biri de oldu.

Altı Çizili Cümleler;
1. Sevdiklerimizle birlikte olmamız için ne kadar da az zamanımız vardı. Ve biz bu zamanı nasılda bencilce heba ediyorduk.
2. Kendini, karanlık ve ıslak topraktan kafasını çıkarmış bir köstebek gibi hissetti. Yabancı bir ülkede, yabancının teki. Buraya ait değildi. Hiçbir yere ait değildi ki.
3. Kitap okumayı kendimi hikayedeki kahramanların yerine koymayı seviyordum.
4. Anlamadığım bir şey daha vardı: Neden kaçıp uzaklara gideceğine, kalıp beni sevmiyordu?


Desteklerinden dolayı Neo Kitap'a teşekkürler.

2 Mart 2014 Pazar

[GKK Blog Tur] Terry Pratchett & Stephen Baxter - Uzun Dünya


Original Adı: The Long Earth
Kitabın Adı: Uzun Dünya
Yazar: Terry Pratchett & Stephen Baxter
Çevirmen: Cihan Karamancı
Sayfa Sayısı: 424
Basım Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: İthaki Yayınları
Tür: Bilim Kurgu





Bilimkurgunun iki ustası Terry Pratchett ve Stephen Baxter yeni bir roman için bir araya gelip bize şu soruyu sordu:
Dünya'daki kaynaklar kısıtlı olmasaydı, insanlık nasıl gelişirdi? Paralel dünyalar arasında yolculuk yapılmasını sağlayan "adımlayıcı"nın icadıyla, asırlardır yalnız olduğu düşünülen Dünya ve insanlık için yeni bir dönem başlamıştır. Ne kadar çok kullanılırsa o kadar çok yeni dünyanın keşfedilmesini sağlayan bu aygıt, insanlığa sonsuz ihtimaller sunar. Doğuştan "Adımlayıcı" olanlarınsa buna ihtiyacı yoktur.Evrimin farklı bir yol izlemesi, dinozorların hayatta olması, homo sapienslerin var olmaması gibi "küçük" ayrıntılar göz ardı edildiğinde, yan yana sıralanan her Dünya birbiriyle aynıdır.New York Times çoksatarı Uzun Dünya, gerçek anlamıyla "başka dünyalar"ı mümkün kılıyor.Sizi bekleyen dünyalar var; yeter ki küçük bir adım atın
(Tanıtım Bülteninden)


Evet blog turunda en tembel gibi durup yorumları son dakika yayınlayan ben olsam da işte bunlar hep iş yerimin yüzünden eve yeni geldim gelir gelmezde masa başına oturup bunları yazıyorum. Ahh benim şanssızlığım! Evde olcaktım ki ne yorumlar yazardım.
Neyse bu kadar duygu sömürüsü yeter:D
Bu hafta diğer arkadaşım hasta olduğu için hep tam gün çalıştım bu kitabı çok zor ve bölük bölük okumama sebep oldu. Ama bugün azmettim ve bitirdim. 
Öncelikle şunu söyliyim bilim kurgu benim çok içinde olduğum bir kitap türü değil genelde daha duygusal şeyleri tercih ederim ama yine de kitaba ön yargısız başladım ve çokta sevdim. Bittiğin de durdum ve dedim ki böyle bir dünya olsa nasıl olur? Bunun cevabını vermeden önce kitabımızın konusuna değinelim azıcık.
Çok basitçe malzemeler ile yapılan bir icat var ortada ve bu icadın adına adımlayıcı deniyor. Bu adımlayıcı ile bulunduğumuz dünya dışındaki paralel evrende bulundan gezegenlere yada dünyalara mı desem ulaşabiliyorsunuz. Bu ulaşabildiğimiz evrene de 'Uzun Dünya' deniliyor. 
Peki bu uzun dünya bizim dünyamız gibi mi ? Hayır. Oldukça farklı bir dünyaya adım atıyoruz. İnsanlar esas dünyayı terkedip  yeni bir başlangıç yapmak adına uzun dünyaya gidiyorlar. Fakat bu dünya izole edilmiş bir yer. Yani elektrik yok, internet yok 2014'te hayat damarı sayılan hiçbir şey bu dünyada yok. Bunun sebebi de metal, çelik, demir vs hiçbir şeyin bu dünyaya kabul edilememesi.
Tüm bunların dışında bir de Jashua var Jashua'nın kendince yetenekleri var. Jashua'nın Lobsang ile tanışması var.  Tüm bunlar ve uzun dünyanın büyülü atmosferine açılan kapı için en yakın kitapçıya gidin ve Uzun Dünya'yı edinin!

Bu arada söylemeden geçemeyeceğim kitabı iki yazar birlikte yazmasına rağmen bu sizi hiç rahatsız etmiyor.

Destekleri için İthaki Yayınları'na teşekkür ederim/z.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...