mavi saçlı kız etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mavi saçlı kız etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Kasım 2013 Perşembe

Burçak Çerezcioğlu - Mavi Saçlı Kız || Kitap Yorumu

Kitabın Adı: Mavi Saçlı Kız
Yazarın Adı: Burçak Çerezcioğlu
Sayfa Sayısı: 288
Basım Yılı: 1997
Dili: Türkçe
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları






Yaşam ve ölüm arasındaki çizgi bazen çok incelebilir. Bu çizgide yaşanan hayatlar vardır. Can yakıcı hayatlar. Emek emek büyütülen sevgiler vardır. Cesaret olmadan tek adım atılamayacak tehlikelerin içine sokar insanı. Acıya beklenmedik faturalar çıkarır. En umulmadık anda, renkler değişir. Küçücük bir yaşamın ardında kalan, insanın kendisinden büyütüp sevdiği, korumaya yazgılı olduğu bağlılıklar vardır. Burçak Çerezcioğlu, 16 yaşında lösemiden öldüğünde, cesareti, sevgiyi ve yaşamı tanıyordu.Bu kitapta, kısa bir yaşamın kederini, güzelliğini, acısını, bir savaşı okuyacaksınız. Ne yazık ki kurmaca olmayan bir hayatın öyküsünü. Bir babaya, bu dizeleri yazdırmış bir hayatın. Sabahları hasta uyanmanı istiyorum. Hastaysan eğer yaşıyorsun demektir.

Kitabı bitireli 20 dakika kadar olmasına rağmen gözyaşlarımı yeni yeni dindiriyorum diyebilirim. Mavi Saçlı Kız benim seneler önce okuduğum, hatta okuduğum ilk kitaplardan biridir. İnsanın içine dokunan hatta içini yakan bir hikaye. Bir kitaptan çok daha fazlası. Yarım kalmış bir hayatın kanıtı en kötüsü..
Burçak Çerezcioğlu

Okumayan kalmışmıdır bilmiyorum aslında bu kitabı. Mavi Saçlı Kız, daha 14 yaşında Lösemi'ye yakalanan Burçak'ın günlüklerinden derlenen bir kitap. Onun 16 senelik hayatına açılan bir pencere. Kitabın ilk  sayfaları o kadar normal ki, normal bir kızın sıradan günlük yaşamını okurken her şey bir anda tepetakla oluyor.
Ve kitap aslında Türkiye'de sağlığın nasıl önemsenmediğinin de bir kanıtı. Lösemi gibi teşhisi kolay (keşke tedavisi de teşhisi kadar kolay olsa) bir hastalığı nasıl başka teşhis koyabilirsin ya. Birde seni hastaneye prof. diye koymuşlar. İstisnaları geçerek söylüyorum ki Türkiye'de ki hastaneler de insan canına zerre değer verilmiyor. Bunu kitapta bir kez daha görüp, anlıyorsunuz. Burçak çok büyük acılar çekiyor. Ancak 1 sene sonra hastalığını atlatıyor. Her şey normale döndü, dönüyor derken hastalığı nüks ediyor ve tedavi olduğu hastaneye gittiklerinde hastalığının ilk yakalandığı döneme döndüğünü ve artık yapılacak bir şey kalmadığını söylüyorlar. 95 yılında, 16. doğum gününden 4 gün önce bu boktan dünyaya gözlerini kapatıyor. Günlüklerinden ziyade arkadaşlarına yazdığı mektuplar, babasının ve annesinin yazıdığı minik yazılar, fotoğraflar ve onun için düzenlenen yardım kampayalarının gazete küpürleri vs her şey var kitapta. Son sayfalarda arkadaşına yazdığı bir mektubun parçası beni hıçkırıklara boğdu bir de sonu tabi ki.
Anlatılcak pekte bir şey yok aslında alın okuyun hala okumadıysanız inanın hayata bakış açınız değişecek. Ne kadar da küçük şeyleri dert edindiğiniz ile yüzleşeceksiniz.


Altı Çizili Cümleler:
1. Hayatım boyunca yaptığım, ayakta kalmak, mutlu olmak, başarabildiğim tek şey daha güzel, daha mutlu günleri beklemek oldu. Her zaman bir şeyleri bekleyerek yaşıyorum.
2. İnsan üzüntüden nasıl ölmüyor, anlamıyorum.
3. İstanbul insanı yiyip bitiren bir şehir. Çok kalabalık, çok pis, çok gürültülü. Bir de sanki İstanbul'un üsütünde kara bir bulut varmış gibi, huzurlu bir şehir değil bence. İnsanları sürekli mutsuz. Sabah sokağa çıktığınız da yüzü gülen kaç kişi görebiliyorsunuz?
4. Neden hepimiz hayatı dolu dolu yaşamak yerine, hayatı monoton bir halde yaşıyoruz. Eğer yaşamak buysa biz yaşamıyoruz. Muhakkak bir şeylerin elimizden kayması ve acı günlerimi yaşamamız gerek sanki? Bunlar ders olmadan anlayabilsek yaşamanın değerini, her şey çok daha güzel olurdu.

15 Ağustos 2013 Perşembe

Kitap Alışverişi #2

Bugün günlerden kitap alışverişi günüydü. Yani en sevdiğim günlerden biriydi. Komşumuzun kızına test kitabı almak için Kadıköy Akmar'a gittik oraya gidip de eli boş dönmek olur muydu? Tabi ki olmazdı.
Uzun zamandır almayı düşündüğüm bir kitaptı Çavdar Tarlasında Çocuklar bugün denk gelince bir de #kitapkardesliği eylül ayı listesinde adını görünce belki o çıkar diye alıverdim.
Şeker Portakalı ve Delifişek vardı ancak 2. kitap Güneşi Uyandıralım eksikti bugün onu da aldım üstelim ilk basım. Eski ve huzur kokuyor. Mavi Saçlı Kız'ı küçükken dayım hediye etmişti ve ağladığım ilk kitap olmuştu o zamanlar.. Ve arkadaşlarım arasında gitipte dönmeyen kitaplardan olmuştu maalesef. Bugün onu tekrardan kütüphaneme geri kazandırdım. Ve en kısa zamanda da tekrar okuyacağım. Yekta Kopan'ın daha önce Kediler Güzel Uyanır'ını okuyup ba-yıl-mış-tım!! İçime dokunan bir kitap olmuştu açıkcası.. Ve Bir De Baktım Yoksun da merak ettiğim bir kitabıydı denk gelmişken alıyım istedim. 4 kitabın D&R fiyatı 47.5 iken ben 4 kitaba 25 lira verdim. 2. el kitap uygun olmanın dışında ayrı güzel o içindeki yaşanmışlık duygusu, o eski kokusu anlatılmaz duygular..
Kadıköy'e gitmişken OT'un Ağustos sayısını da almadan dönmedim. Düzenli olarak takip ettiğim tek dergi diyebilirim. Ciddi anlamda sevilesi, takip edilesi.. Tüm bunların dışında birde Gratisten en öndeki şirin pembik defteri aldım. Dışarı her çıktığımda bir defterle geri dönüyorum annem bıktı benden :)

Bunlar da kitapsihirbazı alışverişim.
Geçen gün hem siteyi deneme amaçlı hemde D&R takıntımdan kurtulma amaçlı kitapsihirbazından alışveriş yaptım. İki kitapta ilgimi çekti O Şarkı Sensin 4.75 falandı zaten. Alışverişten memnun kaldım bir sorunda yaşamadım. Bitek şu puan zımbırtısı nasıl işliyor vs anlamadım bilmiyorum bilen biri aydınlatırsa hayır demem hatta üstüne dua ederim. Birtek kargo işi canımı sıktı çünkü sürat kargo ile yollandı kargo 13'ünde gündüz ellerinde olmasına rağmen 14'ün de teslim ettiler.
Bir de paketin içinden bir sürü, bir sürü ayıraç çıktı çokta mutlu oldum:)

Kısacası çok mutlu, hatta musmutlu bir gün geçirdim.
Bol kitaplı günler!!!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...