özet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
özet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Aralık 2013 Cuma

Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna || Kitap Yorumu

Kitabın Adı: Kürk Mantolu Madonna
Yazar: Sabahattin Ali
Çevirmen: -
Sayfa Sayısı: 164
Basım Yılı: Remzi Kitabevi İlk Baskısı 1943 / YKY 1998
Dili: Türkçe
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları





"Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum "Kürk Mantolu Madonna"yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum."
Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.
Kitabı ilk 4.5 sene önce dershanedeki edebiyat öğretmenimin önerisi sayesinde okumuştum. Öğretmenden ziyade arkadaşım gibiydi ve duygusal olduğumu bilirdi. Beğeneceğimi söyledi. Dershane çıkışı alıp vapurda okumaya başladım başı o kadar sıkıcı geldi ki kitabı denize atasım geldi desem abartmam. Evde devam etmedim okumaya ve ertesi gün öğretmene (yargısız infaz yaparak) bu ne biçim kitap hocam ya diye çıkıştım dilim tutulsaymış:) öğretmenim tek cümle kurdu. Sık dişini oku pişman olmazsın! Olmadım da. Kitap ilerledikçe içine çekti beni. Okudukça sevdim, sevdikçe bitmesin istedim. Ve bittiğinde öğretmenimden çemkirdiğim için özür diledim.  Uzun süre etkisinden kurtulamadım. Hangi kadın Maria Puder gibi sevilmek istemez ki? Ve hangi adam Maria'sını bulmak istemez?
Kitap bittiğinde tek üzüldüğüm şey artık aşkın böylesine kutsal böylesine büyük hissedilmemesi oldu.
Şimdi seneler sonra #KitapKardeşliği sayesinde tekrar aldım kitabı elime. Her duyguyu tekrar tekrar hissettim. Bu sefer kitabın başında sıkılmadım çünkü biliyordum ki o satırlar beni büyük bir aşka götürüyordu. 

Kitabın konusuna girmeden önce kendisi hakkında azıcık bilgi vereyim. Kürk Mantolu Madonna, Hakikat gazetesinde 18 Aralık 1940-8 Şubat 1941 tarihinde “Büyük Hikâye” başlığı altında 48 bölüm olarak yayımlanır. Kitap olarak da ilk kez 1943 yılında Remzi Kitabevi tarafından yayımladı. Bunun dışında;  Sabahattin Ali’nin 1928 yılında Almanya’ya devlet kanalıyla gönderildikten sonra orada tanıştığı ve âşık olduğu Frolayn Puder adlı bir bayanla yaşadığı yoğun duygular da eserin yazılmasında diğer bir etken olarak karşımıza çıkar.
Kitaba gelirsek hikaye 3. şahıs tarafından anlatılıyor diyebilirim. Kahramanımız mektep arkadaşı sayesinde bir devlet dairesinde işe başlar ve ana karakter Raif Efendi ile aynı odayı paylaşırlar. Ancak Raif Efendi buna rağmen adama mesafelidir belli bir zaman geçmesine rağmen hala aralarında bir samimiyet oluşmaz. Aynı zamanda Raif Efendinin sürekli sakin duruşu, evden işe ve işten eve hali kahramanımızı cezbeder ve Raif efendi ile yakınlaşmaya çalışır. Raif Efendinin hasta olduğu zamanlardan birinde ona çeviri götürülmesi gerekir ve kahramanımız bu işi seve seve alır.Amacı onu ve ailesini biraz daha yakından tanımaktır.Raif Efendinin kalabalık bir ailesi olmasına rağmen o sanki bu ailenin bir parçası değilmiş gibi sezer iş arkadaşı. Evin maddi olarak bütün yükünü taşımasına rağmen, evde varlığı ile yokluğu birdir.  Raif Efendinin kendini neden insanlardan soyutladığını yine kendi kaleminden öğreniyoruz. Şöyle ki Raif Efendi kendini bir insana dökmektense bir deftere dökmeyi tercih eder. Burada Raif Efendi de kendimi görmedim desem yalan olur. Çünkü bir yerden sonra insanlara bir şeyler anlatmanın manasız olduğunu görüyor insan ve kendine kalıyor, kendi cümlelerine.
Bundan sonra Raif Efendinin gençliğine dönüp babasının onu Almanya'ya sabun işçiliği yapmaya göndermesini ve Almanya da Maria Puder ile nasıl tanıştığını öğreniyoruz.
Maria Puder'den uzun süre mektup alamayan Raif Efendi onun kendisini aldattığını/terkettiiğini düşünerek sevmediği bir kadınla evlenip çocuk sahibi olur. Sanki Maria Puder'in anısından intikam almak ister gibi. Ancak ne bu evlilik ne de yaptığı çocuklar ona Maria'yı unutturamıyor. Üstelik Maria'dan yediği darbeden sonra insanlardan tamamen ilişikiğini kesiyor Raif efendi sanki ruhen ölmüş sadece fiziken yaşıyormuş gibi.
Nerdeyse kitabın hepsini anlattım ama can alıcı kısımlarını size sakladım hala okumayanınız varsa OKUYUN!

Altı Çizili Cümleler:
1 .Ne kendi sözlerim, ne de onun fikirlerinin yüzde yüz isabetli olmadığını seziyordum. Her ikimiz de, birbirimize karşı ne kadar açık olmak istersek isteyelim, bize tabi olmayan birtakım gizli müphem düşüncelerin ve arzuların idare ettiği muhakkaktı. Birleştiğimiz noktalar ne kadar çok olursa olsun, ayrı olduğumuz yerler de vardı ve bir taraf diğer tarafa kolayca uyuyorsa, bunu ancak daha ehemmiyetli bulduğu bir gaye uğruna yapıyordu. Ruhlarımızın böyle en saklı köşelerini bile ortaya dökmekten ve üzerine münakaşa etmekten çekinmiyorduk; buna rağmen hiç dokunmadığımız taraflar da vardı, çünkü bunların ne olduğunu biz de doğru dürüst bilmiyorduk; fakat bir his bana asıl bu cihetlerin mühim olduğunu fısıldıyordu.
2. ''Şimdi ben gidiyorum fakat ne zaman çağırırsan gelirim... ''dedi.Evvela ne demek istediğini anlamadım.O da bi an durdu ve ilave etti:
''Nereye çağırırsan gelirim! ''
3. Benim beklediğim aşk başka dedi. ''O, bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen birşey. Sevmek ve hoşlanmak başka, istemek, bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, herşeyiyle istemek başka. Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek!''
4. Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.
5.Ama bir kere kırılmıştım. Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.
6. Seni seviyorum .. Deli gibi değil gayet aklı başında olarak seviyorum .. 
7. “Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.”

5 Kasım 2013 Salı

Yaşar Kemal - Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca || Kitap Yorumu

Kitabın Adı: Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca
Yazarın Adı: Yaşar Kemal
Sayfa Sayısı: 218
Basım Yılı: 2012
Dili: Türkçe 
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları




Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca
Filler Sultanında bir halk masalından yola çıkılarak güç ve haklılık arasındaki ilişki ele alınır. Filler Sultanı gücüne güvenerek karıncalara savaş açar. Haklı ya da haksız olmak onun için önemli değildir. Gücünü kendinden milyonlarca kez küçük karıncalar üzerinde denemektir niyeti. Ancak karıncalar birleşir ve haksızlığa boyun eğmeden filler sultanlığını devirirler.
"Eğer insan soyunun bu en zaliminin simgesini, benzerini hayvanlar arasında arayacak olsaydım, belki timsahları bulurdum, boa yılanlarını bulurdum. Yok yok, sanmıyorum ki yeryüzünde bu zalimleri simgeleyecek korkunçlukta bir hayvan türü bulabilelim..."
- Yaşar Kemal-
"Korkusuz bir toplum eleştiricisidir Yaşar Kemal. Ve eşsiz bir şair. Onu okuyan herkes büyüleyici, güçlü anlatım yeteneğine hayran kalır."
- Dagens Nyheter,

Pinuccia'nın düzenlediği yazar aylarında bu ay ki yazarımız Yaşar Kemal idi. Daha önce Yaşar Kemal okumamıştım ancak İnce Memed serisini hep okumak istememe rağmen bir nasip olmadı bu ay fırsat buldum derken yine aksilikler çıktıda çıktı. Gittiğim kitapçı da İnce Memed serisini bulamadım. Annemin acele ettirmesinin üzerine elime geçen ilk kitabını aldım inceleyemeden. Ve aldığım kitap çocuk kitabı çıktı.
Önce çocuk kitabı diye okumak istememiştim ama Küçük Prens'te çocuk kitabıydı, Şeker Portakalı da. O yüzden ön yargımı kenara koydum ve başladım okumaya.

Benim açımdan bir Küçük Prens ve Şeker Portakalı değildi ama kötü de değildi. Bana kalırsa sadece bir çocuk kitabı da değildi. Yazar Filler ve Karıncaları maske olarak kullanmış diyebilirim. Olaylar Filler Sultanı'nın Karıncalar ülkesine saldırmasıyla başlıyor. Ve savaşı durdurmak için tek şartı karıncaların ona çalışması, onları tamamen tutsak etmesi. Sultan karıncalardan 1 sene içerisinde sırça bir saray ve elmaslardan taht yapmasını emrediyor. Karıncalar önce sultana boyun eğmek istemeseler de, sonrasında mecbur kalıyorlar. Olaylar böyle devam ediyor. Filler Sultanını okudukça Tayyip Erdoğan'ı görmedim desem yalan olur. Birde bu sultana sürekli akıl adı altında gaz veren hüdhüd kuşu ulukepez var. Bu kuşa kıl oldum kitap boyunca. Aslına bakılırsa çocuk kitabı deyip geçmeyin ve okuyun bu kitabı. Çünkü aslında Yaşar Kemal, çocuklara filler ve karıncalar üstünden hayat dersi veriyor ancak yetişkin biri okuduğunda taşlar yerine tabir-i cazise cuk diye oturuyor.



Altı Çizili Cümleler:
  1. Hayat böyleydi işte, kaşıkla verir verir ve sonra bir gün kepçeyle verdiklerinin tümünü geri alırdı.
  2. Yüreği alıp sattı insanoğlu, yürek yüreklikten çıktı. aşkı, sevgiyi, dostluğu, kardeşliği, barışı, arkadaşlığı, kandaki sıcaklığı, güzelliği alıp sattı insanoğlu, insanoğlu insanlıktan çıktı, oburlaştı.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...