18 Ağustos 2013 Pazar

Arthur Golden - Bir Geyşanın Anıları || Kitap Yorumu

Orjinal Adı: Memoirs of a Geisha
Türkçe Adı: Bir Geyşanın Anıları
Yazarın Adı: Arthur Golden
Çevirmen: Azize Begin ve Zeliha İyidoğan Babayiğit
Sayfa Sayısı: 559
Baskı Yılı: 2000
Dili: Türkçe
Yayınevi: Altın Kitaplar

-Arka Kapak-

Bu destansı roman hızla yok olan bir dünyayı gözler önüne seriyor. 
- The Times- 
Büyüleyici... anlatı sanatının en güzel örneklerinden biri... okumaya doyulmuyor. 
- Observer- 
İnanılmaz bir düş dünyasına sahip olan Golden, Sayurinin anılarını şiirsel bir dille anlatıyor. 
- Independent- 
Bu olağanüstü kitap yok olmuş bir dünyayı tün ayrıntılarıyla okurlara sunuyor. 
- Daily Mail-

-Değerlendirmem- 

Sonunda bitti!
Kitap kesinlikle kötü değil, dilinde de bir problem yok ama bir türlü bitiremedim. Günlerdir elimde dolandı.
Kitap biter bitmez filmini de izledim. İzlemeden önce tereddüt etmedim değil ve etmekte de gayet haklı çıktım. Bazen filmler kitap kadar etkileyici olamıyor. Bu da onlardan biriydi o yüzden bana kalırsa kitabı okumadan filmi izlemeyin.
Böylesi derin bir kitaba çok sığ bir uyarlama yapmışlardı. Film hakkında çokta konuşmak istemiyorum çünkü kitaptan kopuk geldi biraz, özellikle de karakterler konusunda. Kitapta Nobu-san tek kolu olmayan bir savaş gazisi üstelik ağır başlı bir adam, keza başkanda ağırbaşlılık konusunda Nobu-san'dan kalır yanı yok ama filme bakıldığında onlar mı geyşaydı kadınlar mı arada kaldım. Sürekli bir kikirdeme içindeydiler.
Onun dışında kitapta Hatsumomo'nun güzelliği dillerdeyken filmdeki kız hiç ama hiç güzel değildi bana göre.
Her neyse film kötüydü yani.
- Spoiler İçerebilir -
Kitap içinse uzun bir süre ne yazabilirim diye düşündüm durdum açıkcası. Çünkü gerçekten beni etkiledi ve sonlara doğru ters köşe yaptı. Kitabın sonuna dek öyle inandırıyor ki sonunun tahmin edeceğiniz gibi biteceğine ama bambaşka şekilde sonlanıyor her şey.
Annem hep der ki; Bir ailede anne ölürse aile dağılır ama baba ölürse anne bir şekilde aileyi arada tutmayı başarır. Bu kitapta da bunu gördüm. Annesi hastalıktan ölmek üzere olan iki kız kardeşi babasının satması ile başlıyordu tüm felaket.
Büyük olan bir şekilde kaçıp kendini kurtarırken, Chiyo-chan (sonradan Sayuri olacak) o kadar şanslı olamadı. Henüz 9 yaşında ufacık bir kızdı satıldığında. Öyle içine aldı ki kitap beni. Bir köşede oturup Sayuri'nin yaşadığı acıları onunla beraber yaşamış gibi yorgun hissettim kendimi kitap bittiğinde. 
Kızı zaten ailesi satmış, ablasından ebediyen ayrı kalmış tüm bunlar yetmiyor gibi birde başına bir Hatsumomo sarmışlar. Kadını ellerimle boğasım geldi. Bir insan bu kadar mı kötü olabilir? Sayuri başarılı bir geyşa olup Hatsumomo'yu saf dışı bırakırken benim bile yağlarım eridi mutluluktan.
Tüm bunların dışında kitapta Japon kültürüne tamamen bir pencere açıyorlar. Her zaman Geyşaların fahişe olmadığı söylenir. Açıkcası bu kitap benim bu konuda pek fikrimi değiştirmedi. Bir kızı sadece erkekleri eğlendirebilsin diye onca eğitim aldırmak. Ve bunun karşılığında onun kızlığını iki adam arasında rekabete sokup satmak normalmiydi? Yada burada geyşalığı fahişelikten ayıran neydi? Bilemedim, bulamadım. Belki de ben çok dar bakıyorumdur. Sayuri'nin küçükken başkana olan hayranlığını anladım. Belki de ona cesaret veren, hayatına devam etmesini sağlayan tutunacak bir daldı onun için ama bu hayranlığın bitmeyecek bir aşka dönüşmesi içimi bulandırdı. Tamam tabi ki aşkın yaşı yok ama bu kadar da değil. Kitapta sürekli Sayuri'nin kaderi Nabu-san gibi hissediyorsunuz ancak Sayuri başkana olan sevdasından hiç vazgeçmiyor ve sonunda istediğini elde ediyor.Beni en çok etkileyen ise savaş yıllarında yaşananlar oldu. Japonya da başlayan hikaye Sayuri'nin New York'a taşınıp orada bir çayhane açması ile son buluyor.
Dipnot: Kitabın her yer gerçek bir hayat hikayesi olduğu yazıyor. Ki bende böyle zannederek aldım ve okudum. 
Ama kitap bittiğinde sonundaki teşekkür yazısı tokat etkisi yarattı.
Sizde hayal kırıklığına uğramamak için kitabın kurgu olduğunu bilerek okuyunuz.

Bu kitabı bitirerek okuma şenliği kapsamında kendime 20 puan veriyorum.

Puanım: 5/4



-Altı Çizili Cümleler-

  • Hiçbirimiz hayatta gerektiği kadar iyilik bulamıyoruz.
  • Sanki onun bir parçasıymışım gibi içimi okuyabileceğini hissettim.
  • Bence üzüntü, taşıması zor bir yüktü.
  • Asla savaştığım adamı yenmeye çalışmam. Onun güvenini yenmeye çalışırım. Şüphenin bulaştığı zihin zafere odaklanamaz.
  • Hiçbir şey gelecekten daha kasvetli değil, belki geçmiş hariç.
  • Denize bakan bir uçurum boyunca parmak uçlarında yürüyen bir çocuk gibiydim.
  • Bizi bırakanları hatırlamak için bir şey saklamalıyız her zaman.
  • Mücadelemiz ve zaferlerimiz ne olursa olsun, onlar için ne denli acılar çekersek çekelim, hepsi kısa süre sonra kağıdın üstündeki mürekkebe damlayan su gibi akıp gidecek.

-Filmden- 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum için teşekkürler..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...