30 Kasım 2013 Cumartesi

Göktuğ Başar - Kalbin Son İnce Elemeleri || Kitap Yorumu

Kitabın Adı: Kalbin Son İnce Elemeleri
Yazar: Göktuğ Başar
Sayfa Sayısı: 112
Basım Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Sokak Kitapları Yayınları






Nabzımda seni buldu doktorlar son incelemelerinde.
Kalbin son ince elemelerinde,
Seni içime sık dokuduğumu da yüzüme vurdular.
Sık dokunduğumuda ben söyledim onlar sormadan...
Her neyse dilimin altı,
Başımın üstü,
Canımın içi, her neyse.
Yastığında kırılanı bir ömür öpmek için bekliyorken,
Gelmedikçe büyüyorken...
Orada sana anlatılanlar gerçekse,
Beni sakın dinleme... 

Bugün öyle şiir okumak istedim ve son alışverişim de bu kitabı merak ederek almıştım. Aldığıma değdi mi? Değdi. Göktuğ Başar'ı daha ne önce gördüm ne de duydum. Güçlü cümleleri var hatta herkesin yanıp tutuştuğu Ahmet Batman'dan çok daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Ancak onun kadar ilgi görmemesi. Rafların ücraların 
da kalması üzücü. Ama pek şaşırmıyorum buna. Neyse bu konuda yazmaya başlarsam bu kitap yorumundan çok isyan yazısına dönecek.
Dediğim gibi çok güçlü cümleleri var. Güzel yazıyor ancak ayrılık konusundan bir türlü kopamamış.
Yazdıklarından anladığım kadarıyla aldatılmış yada ilişkisi biter bitmez karşı taraf başka bir ilişkiye başlamış. Tüm dizeler bu olay örgüsü etrafında dönüyor. Bu biraz bunaltabilir kimini ama benim duygularıma tercüman olduğundan sevdim.
Puanım: 5/4

Altı Çizili Cümleler:
1. Kalbimde ritim sorunu başladı bilirsin hep aynı şarkı;
"Seni kimler aldı, kimler öpüyor seni?"
2. Yirmi senelik eski bir göğüs kafesinden, sineye çekiyorum yaptıklarını gülümse.
3. Belki de yalandır her şey ne bileyim. Belki bir yalana her şeyden çok ihtiyacım vardır bu aralar.
4. Bu da sana yemin olsun. Bana senden gayrı hiç kimseyi sevmemek bıraktın. Gözüm gibi baktım.
5. Rüyaların ayrılıkları olmaz sevgilim, uyu çünkü uyurken hala bir şansımız var.
6. Senin geçmiş dediğini hala dakika dakika soluyorum lan ben. Kime geçmiş neye geçmiş hani?
7. Sevdiğiniz şeyleri gökyüzü yerine toprak alıyorsa artık, büyümüşsünüz demektir.
8. Sevgilim, sen kesinlikle geri çevrilemeyecek bir günahtın, ben seni içime işledim.

26 Kasım 2013 Salı

Mustafa Kemal Atatürk - Mektuplarım || Kitap Yorumu

Kitabın Adı: Mektuplarım
Yazar: Mustafa Kemal ATATÜRK
Sayfa Sayısı: 264
Basım Yılı: 2011
Dili: Türkçe
Yayınevi: B Yayın





Sevgili Madam,
Uzun zamandan beri aramızda derin bir sessizlik hüküm sürmektedir. Onu evvela sizin ortadan kaldıracağınızı sanıyordum.
Fakat insanın tahayyül ettiği şey nadiren gerçekleşir. Bundan
Başka eşsiz ve hayranlığa layık K.B.nin getirdiği mektuplardan
sonra tatlı mektuplarınızı beklemkte haksızım. Ben Sofyada iken genç, fakat tecrübeli bir dost hanım bana diyordu ki, "bir kadın
hayran olduğu bir erkek dosta karşı duyulan saygı ve coşkunluğun tesiri altıda kalmamalıdır". Fakat bu pek mantıkî nasihatlara
rağmen çok defa bu, bir kere birine hayran olmuş hanımın bile
onunla daima tehlikeli bir tarafı olan konuşmalarına devam et-
tiğini görüyordum.Nuri Bey buraya geldi.Sizinle evinizde geçen sevimli (öğleden Sonraları) her an hatırlıyor. Hastanede meşguliyet ve eğlence mevzuları bulmanızdan memnunum.Sevgili madam, hürmetkârane duygularımı sunmama müsaade ediniz.

Kitap bittiğinde gerçekten Pınar'a teşekkür etmek istedim belki de böyle bir kategori olmasaydı şenlikte hiçbir zaman tanışamayacaktım bu kitapla.
Gerçekten Atatürk'ün yazdığı mektupları okumanın verdiği bir zevk vardı ki pahabiçilemez.
Ne desem anlatamayacağım bir güzellikte kitaptı. Atatürk'ün o içtenliğini tatmak mükemmeldi gerçekten.
Eşi dostuyla mektuplaşmaları mevcut kitapta. Bayıldım ve daha sonra tekrar okuyabileceğim bir kitap kesinlikle.
Atatürk'e dinsiz diye dil uzatanların ayrıca okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Çoğu mektubun altında kaynağı yazıyor.
Bunun dışında kitabın sonunda form gibi bir şey var Atatürk'e mektup yazıp alttaki formu bilgilerinizle doldurup yayınevine yolladığınızda yeni çıkacak Ata'ya Mektuplar kitabında mektubunuz yayınlacak ve kitap size ücretsiz yollanacaktır. 
Bende yollamayı düşünüyorum bakalım.

Puanım: (tabiki) 5/5

Hediyeler Güzeldir!

Bu sefer ki yazım kitaplarlardan biraz uzak olduğu kadar onlara o kadar yakın. Bir oyun sayesin de instagram da tanıştığım İrem bana koskocaman bir kutu mutluluk yolladı bana.
İstediğim bir kitabı yollamak istediğini söyleyince havalara uçmuştum zaten ama kutuyu açtığımda şaşkınlıktan küçük dilimi yutmakla beraber mutluluktan ölüyordum.
Sanırım en güzel yılbaşı hediyem kuzumdan geldi. Ve sanıırm tek yılbaşı hediyem aynı zamanda :D
Bu kocaman kutunun içinde neler var neler.
Benim sevdiğim, seveceğim her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüş.
Bana Çarşı Geliyoooooor! kitabı ile hala okumamakla rezilliğin zirvesinde olduğum Harry Potter serisinin ilk kitabını yollamış ve elleriyle bana kolye ve bileklikler yapmış.
En sevdiğim hayvan ve rengin birleştiği defterler almış.
Kocaman kalpli bir anahtarlık almış. Sanırım kuşlar postitlerimin bittiğini haber vermiş rengarenk postitler almış. Ve daha bir sürü şey.
O kadar mutlu oldum ki anlatamam.
#
İremcim, kuzumm; sana her şey için teşekkür ederim.
İyiki varsın!

23 Kasım 2013 Cumartesi

Sarah Jio - Böğürtlen Kışı || Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Blackberry Winter
Türkçe Adı: Böğürtlen Kışı
Yazar: Sarah Jio
Çevirmen: Duygu Parsadan
Sayfa Sayısı: 360
Basım Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Arkadya Yayınları




"Canım Danielım,
Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsediğini görmek, kahkahalarını duymak, mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum."
Vera Ray 1933 yılının o karlı mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Danielı son kez öptüğünü bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Danielın boş yatağıdır. Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı.
Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır. Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldridge, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır. Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen Claire, bu olayı çözmeye karar verir. Ancak çözdüğü her düğümün, onu Verayla olan bağlantısına yaklaştırdığından habersizdir…
Böğürtlen Kışı aşkı, umudu ve umutsuzluğu derinden anlatan muhteşem bir kitap. Bu öyküyü yüreklerinizden kolay kolay silip atamayacaksınız.
(Tanıtım Bülteninden)

Öncelikle şunu söylemeliyim ki Arkadya Yayınları kapak konusunda en iyilerden biri. Ayrıca püsküllü ayraclarına da bittiğim gibi bir gerçek var.
Sarah Jio'nun daha önce Mart Menekşeleri kitabını da almıştım ancak okuma fırsatım olmamıştı ama bu kitaptan sonra en kısa sürede okuyacağıma eminim. 
Böğürtlen Kışı daha ilk sayfadan sizi içine çeken bir kitap hani okurken, okumaktan öte olaylar yaşanırken bir köşede durup izliyormuş hissine kapılırsınız ya buda öyle bir kitap.
En baştan Vera'nın hikayesi ile başlayan kitap sonrasında bir bölüm Vera bir bölüm Claire şeklinde devam ederek arada koskoca 80 küsür sene olan iki hikayenin çakışmasını anlatıyor.
Büyük bir aşkı, zamanında sınıf farkının nelere maal olabileceğini, saf annelik duygusunu ve evlat acısını anlatıyor. Zaman zaman gülümserken çoğu kez yürek burkuyor. Özellikle kitabın sonlarına doğru yer yer gözyaşlarımı tutamadım. Josephine karakterini öldürmek istedim ancak bana gerek kalmadı Allah belasını verdi de hatun felç oldu. Böyle şirret bir kız kardeş görmedim. En önemlisi kitabın sonunda inanılmaz bir ters köşe var aslında çok tahmin edilebilir bir son olduğunu zannediyorsunuz ama yazar sizi inanılmaz şaşırtıyor.
Sonunu söyleyip kitabı okurken yaşayacağınız heyecanı kaçırmak istemiyorum ancak şunu söyleyebilirim ki her sayfayı merakla çevirecek kitabı bir köşeye bıraktığınız da bile aklınız onda kalacak.


Altı Çizili Cümleler:
1. Hatalar kişiliği oluşturur.
2. Bazen sadece riski göze almalısın, bilhassa seni mutlu ettiği zamanlar.
3. Herkes kendi hayat yolunda acılar çekip iyileşir.

Yazara bu kitabı yazma ilhamını aynı zamanda kitaba adını veren şarkıyı dinlemek için ;
Hilary Kole - Blackberry Winter

22 Kasım 2013 Cuma

Kitap Alışverişi #7

Evet bendeniz TÜYAP'a gidemeyince hırsımı kitap sitelerindeki indirimlerden aldım. Neden gidemedim çünkü TÜYAP'tan bir kaç gün önce alışverişe çıktım ve annemin "istediğini al kızım ben sana fuar için ayrı para veririm" gazı ile fuar için ayırdığım paranın altından girip üstünden çıktım. Anneme de beklediği yerden para gelmeyince olan bana oldu. Fuar süresi boyunca evde iç çekmeler, kafayı yemeler geldi gitti. Ağladım bile!!

Neyse geçti gitti, seneye artık. Bende bu sinirde bu ay ki haftalık aylık tüm harçlığı kitaba yatırmaya ant içtim ve Allah ne verdiyse D&R'ın Kasımda İndirim Başkadır sloganına daldım ve sonuç ortada. En alttan en üste sayayım.
Köken'i söylememe gerek yok herhalde Opal öyle bir yerde bitti ki 4. kitap için gün saydım nerdeyse. Ama yine de onu okumayı erteledim. Tatlı Bela serisini sevince Araf'ın da kapağına içim gidince dedim yazar iyi yazıyor zaten kötü değildir diye alıverdim Araf'ı. Böğürtlen Kışı'nı okuma şenliği kış kategorisi için aldım. Aslında o kategori de Kış Bahçesi'ni okuyacaktım ama okuduğum kitabı yeniden okuyacağıma yeni kitap almayı tercih ettim. Sait Faik'in Son Kuşlar ve Lüzumsuz Adam'ı aldım uzun süredir okumak istiyordum. Sıcak Ayaz'a twitter da görüp merak ettiğim bir kitaptı ama öyle çok büyük beklentilerim yok açıkçası. Gidiyorum Bu yine uzun zamandır almak istediklerimden 2054: Çıkış Yok okuma şenliği ilk kategori için Yine Gazi Mustafa Kemal - Mektuplarım da okuma şenliği için. Diğerleri ise merak ettiğim ve aldığım kitaplar. Özellikle Freud'un Kız Kardeşi.
En başta ki ise kitap değil DVD okuma şenliğinde filmi olan kitap kategorisi için Ejderha Dövmeli Kızı seçtim filmi de internet yerine DVD'den rahat rahat izlemek istedim.

Bunun dışında bir de Yeraltından Notlar'ı aldım ama o hala tedarik sürencinde yazıyor.
 böylelikle Tüyap'a gidememenin acısını çıkardım : )

Herkese iyi okumalar, bol okumalar ^^

21 Kasım 2013 Perşembe

Burçak Çerezcioğlu - Mavi Saçlı Kız || Kitap Yorumu

Kitabın Adı: Mavi Saçlı Kız
Yazarın Adı: Burçak Çerezcioğlu
Sayfa Sayısı: 288
Basım Yılı: 1997
Dili: Türkçe
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları






Yaşam ve ölüm arasındaki çizgi bazen çok incelebilir. Bu çizgide yaşanan hayatlar vardır. Can yakıcı hayatlar. Emek emek büyütülen sevgiler vardır. Cesaret olmadan tek adım atılamayacak tehlikelerin içine sokar insanı. Acıya beklenmedik faturalar çıkarır. En umulmadık anda, renkler değişir. Küçücük bir yaşamın ardında kalan, insanın kendisinden büyütüp sevdiği, korumaya yazgılı olduğu bağlılıklar vardır. Burçak Çerezcioğlu, 16 yaşında lösemiden öldüğünde, cesareti, sevgiyi ve yaşamı tanıyordu.Bu kitapta, kısa bir yaşamın kederini, güzelliğini, acısını, bir savaşı okuyacaksınız. Ne yazık ki kurmaca olmayan bir hayatın öyküsünü. Bir babaya, bu dizeleri yazdırmış bir hayatın. Sabahları hasta uyanmanı istiyorum. Hastaysan eğer yaşıyorsun demektir.

Kitabı bitireli 20 dakika kadar olmasına rağmen gözyaşlarımı yeni yeni dindiriyorum diyebilirim. Mavi Saçlı Kız benim seneler önce okuduğum, hatta okuduğum ilk kitaplardan biridir. İnsanın içine dokunan hatta içini yakan bir hikaye. Bir kitaptan çok daha fazlası. Yarım kalmış bir hayatın kanıtı en kötüsü..
Burçak Çerezcioğlu

Okumayan kalmışmıdır bilmiyorum aslında bu kitabı. Mavi Saçlı Kız, daha 14 yaşında Lösemi'ye yakalanan Burçak'ın günlüklerinden derlenen bir kitap. Onun 16 senelik hayatına açılan bir pencere. Kitabın ilk  sayfaları o kadar normal ki, normal bir kızın sıradan günlük yaşamını okurken her şey bir anda tepetakla oluyor.
Ve kitap aslında Türkiye'de sağlığın nasıl önemsenmediğinin de bir kanıtı. Lösemi gibi teşhisi kolay (keşke tedavisi de teşhisi kadar kolay olsa) bir hastalığı nasıl başka teşhis koyabilirsin ya. Birde seni hastaneye prof. diye koymuşlar. İstisnaları geçerek söylüyorum ki Türkiye'de ki hastaneler de insan canına zerre değer verilmiyor. Bunu kitapta bir kez daha görüp, anlıyorsunuz. Burçak çok büyük acılar çekiyor. Ancak 1 sene sonra hastalığını atlatıyor. Her şey normale döndü, dönüyor derken hastalığı nüks ediyor ve tedavi olduğu hastaneye gittiklerinde hastalığının ilk yakalandığı döneme döndüğünü ve artık yapılacak bir şey kalmadığını söylüyorlar. 95 yılında, 16. doğum gününden 4 gün önce bu boktan dünyaya gözlerini kapatıyor. Günlüklerinden ziyade arkadaşlarına yazdığı mektuplar, babasının ve annesinin yazıdığı minik yazılar, fotoğraflar ve onun için düzenlenen yardım kampayalarının gazete küpürleri vs her şey var kitapta. Son sayfalarda arkadaşına yazdığı bir mektubun parçası beni hıçkırıklara boğdu bir de sonu tabi ki.
Anlatılcak pekte bir şey yok aslında alın okuyun hala okumadıysanız inanın hayata bakış açınız değişecek. Ne kadar da küçük şeyleri dert edindiğiniz ile yüzleşeceksiniz.


Altı Çizili Cümleler:
1. Hayatım boyunca yaptığım, ayakta kalmak, mutlu olmak, başarabildiğim tek şey daha güzel, daha mutlu günleri beklemek oldu. Her zaman bir şeyleri bekleyerek yaşıyorum.
2. İnsan üzüntüden nasıl ölmüyor, anlamıyorum.
3. İstanbul insanı yiyip bitiren bir şehir. Çok kalabalık, çok pis, çok gürültülü. Bir de sanki İstanbul'un üsütünde kara bir bulut varmış gibi, huzurlu bir şehir değil bence. İnsanları sürekli mutsuz. Sabah sokağa çıktığınız da yüzü gülen kaç kişi görebiliyorsunuz?
4. Neden hepimiz hayatı dolu dolu yaşamak yerine, hayatı monoton bir halde yaşıyoruz. Eğer yaşamak buysa biz yaşamıyoruz. Muhakkak bir şeylerin elimizden kayması ve acı günlerimi yaşamamız gerek sanki? Bunlar ders olmadan anlayabilsek yaşamanın değerini, her şey çok daha güzel olurdu.

Bunu Blogumda Paylaşabilirim. Hürriyet Benim.

Hürriyet; gündeme dair cesur bir projeyle karşımızda. TBWA\ISTANBUL'un hazırladığı proje kısa zamanda oldukça ses getirdi. Din, dil, ırk, cinsiyet ayırt etmeden bireysel özgürlükleri konu alan projenin amacı Türkiye'nin dört bir yanından insanların hürriyetlerini dile getirmeleri ve seslerini duyurmaları...

Bu proje katılımcıların kendi hürriyetlerini anlatmaları için tasarlandı, katılımcılar videolarını oluştururken ilham versin diye de bir film hazırlandı.

Hürriyet, herkesi kendi hürriyet cümlelerini yazmaya ve hürriyet şarkılarını yaratmaya davet etti. Kullanıcılar içinde kendi fotoğraflarının da olduğu hürriyet filmleri yaratabiliyor ve bu filmleri sosyal medyada dilediğince paylaşabiliyor. Ayrıca seçtikleri mesaj ve fotoğraflarından oluşan bannerı hurriyet.com.tr sayfalarında yayınlanıyor. Kısaca proje tamamıyle interaktif bir proje olarak kurgulandı. www.hurriyetbenim.com üzerinden ilham verici videoyu seyredebilir, kendi video ve bannerınızı yaratabilirsiniz.


"Hürriyet Benim" filmi, daha TV’ye çıkmadan viral olarak sosyal medyada gösterildi ve çok kısa sürede yayılarak; sosyal medyada konuşulmaya ve paylaşılmaya başlandı. Kullanıcıların katkılarıyla yapılan klipleri Twitter'dan #hürriyetbenim hashtag'iyle takip edebilirsiniz.

Ben de kendi videomu oluşturdum ve benim için hürriyetin ne demek olduğunu anlattım. İzlemek için;
http://hurriyetbenim.hurriyet.com.tr/video.aspx?k=NEO24AZSDO4
Bir boomads advertorial içeriğidir.

19 Kasım 2013 Salı

İhsan Oktay Anar - Puslu Kıtalar Atlası || Kitap Yorumu

Kitabın Adı: Puslu Kıtalar Atlası
Yazar Adı: İhsan Oktay Anar
Sayfa Sayısı: 238
Basım Yılı: 1995
Dili: Türkçe
Yayınevi: İletişim Yayıncılık





Puslu Kıtalar Atlası
Bir "ilk kitap", Türkçe edebiyatta yeni ve pırıltılı bir yazar... "Yeniçeriler kapıyı zorlarken" düşler üstüne düşüncelere dalan Uzun İhsan Efendi, kapı kırıldığında klasik ama hep yeni kalabilen sonuca ulaşmak üzeredir: "Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır." Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve "puslu kıtalar" üzerine bir roman. Hulki Aktunçun önsözüyle...

 Puslu Kıtalar Atlasını bundan 4 sene önce dershanede ki Edebiyat hocam tavsiye etmişti ki ilk tavsiyesi olan Kürk Mantolu Madonna'dan memnun kalmama rağmen bu kitabı bir türlü almaya elim gitmemişti. İtü Sözlükte "dershanedeki edebiyat hocamın tavsiye ettiği hala okumadığım kitap." şeklinde girdiğim enty en sevilmeyen eserim olunca dedim ki büyük bir şey kaybediyorum galiba. Bayramda alışveriş yaparken kitapçıda gözüme çarptı ve dedim ki artık alıyım ama yine kitaplıkta kalmıştı ki Okuma Şenliği ve benim okumaya 1995'te başlamam kitabı raftan kurtardı.
Öncelikle söylemeliyim ki yazarın dili kimilerinin abarttığı kadar ağır değil hatta akıcı denebilecek bir dile sahip ancak bunun dışında kitabın konusu yazarın dili kadar akıcı değil. Azıcık fantastik, azıcık felsefi masal tadında bir kitap. Eski İstanbul döneminde geçiyor o tarihi dokuyu sonuna kadar hissediyorsunuz ancak benim gibi tarihle pek arası olmayan biriyseniz yer yer sıkılmanız mümkün. Şöyle diyebilirim ki kitabın ilk yarısı biraz karmaşık gelse de ikinci yarısı daha anlaşılır oluyor. 
Kitabın belli bir ana karakteri yok gibi çünkü her karakter ayrıntılarıyla anlatılmış, işlenmiş. Ancak kitabın sonunda tüm bağlantı Uzun İhsan Efendi ile kurulunca ana karakterin o olduğunu anlıyorsunuz.
Okuyun diyebileceğim bir kitaptı. Kimilerinin abarttığı gibi tekrar tekrar okuyabileceğim bir kitap değildi.


Altı Çizili Cümleler:
Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öylese gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum.

18 Kasım 2013 Pazartesi

MİM # Sonbaharı Seviyorum!

İlk mim'im en sevdiğim mevsimle ilgili olsun istedim. Baktım kimsenin beni mimleyeceği yok bende herkese ithaf edilen mimi kaptım geldim ^^
Söz konusu sonbahar olunca kahverengiler turuncular ön plana çıkıyor :)

1. Sonbaharda en sevdiğin şey / şeyler nelerdir? 
Sonbaharın en sevdiğim yanı o bunaltıcı sıcağın ortadan kalkması ile rahat nefes almak. Ve bu hafif serin mevsimde yapılacak en güzel şey sahil kenarında yürüyüş ve yağmurlu havada kitap okumak olsa gerek.

2. Sonbaharda en sevdiğin kıyafet ?
Ben mont falan seven bir insan değilim o yüzden kıştan nefret ederim ama tam mevsimlik olan örgü hırkalar sonbaharın favorisi!

3. Sonbaharda makyaj trendin nedir?
Makyaj ile aram yok ama bakır tonları tercihim olur.

4. Sonbaharda en sevdiğin yemek / içecek?
Her mevsimin favorisi bu mevsimde de galip; KAHVE!

5. Sonbaharda başlayan TV dizilerinden en çok beklediğin dizi hangisi?
Ekim de başladığını varsayarsak The Vampire Diaries , Supernatural ve sonunda bu ay başlayan Lost Girl.

6. Sonabahar geleneğin nedir?
Hava tam dışarı çıkıp gezmelik olduğundan fotoğraf çekmek sonbaharı en güzel yanı. 
Birde sıcak su torbasıyla uyumak (:

Bende isteyen herkese gönderiyorum!

12 Kasım 2013 Salı

Ahmet Altan - En Uzun Gece || Kitap Yorumu

Kitabın Adı: En Uzun Gece
Yazarın Adı: Ahmet Altan
Sayfa Sayısı: 320
Basım Yılı: 2005
Dili: Türkçe
Yayınevi: Alkım Yayınevi




Hayatında herkesten ve her şeyden fazla sevdiği erkekten kaçarak Güneydoğu'nun dağlarında uluslararası bir araştırma grubuna katılan bir kadın.
Bir daha hiç kimseyi o kadını sevdiği gibisevemeyeceğini bilmesine rağmen ruhundaki zaafları saklamak için yaptığı vahşice hatalarla karşısındakini yaralayan bir adam.
Gerçek aşkın korkunç ağırlığını taşıyamayarak bir
köprü gibi çöküp iki kıyısında iki insanı çaresiz bırakan
bir ilişki.
Affetmelerine izin vermediği için kendi hafızalarından
bile nefret etmelerine rağmen affetmeyi beceremeyen insanların içine hapsoldukları bir yalnızlık.
İki insanın bütün zekâlarını kullanarak öldürmek için uğraştıkları ve her yediği darbeyle biraz daha hastalanarak güçlenen bir tutku.
Kutsal Mezopotamya ovasının eteklerinde yükselen dağlarda süren tehditkâr bir hayat.
Bu iki insanın yaşadıklarını izleyen herkesin sorduğu bir soru:
"Hayatım boyunca beni böyle seven biri oldu mu?"

Kitap inceydi ancak 4 günde bitti. Konusu vs kesinlikle kötü değildi ama nasıl desem içime çok dokundu sindirmem zaman aldı okurken. 
Kitap adını baş kahramanı olan Yelda'dan alıyor. Olay genel olarak Yelda ve Selim'in ilişkilerini anlatıyor. Yelda kendine en çokta zekasına çok güvenen bir kadın. Yaşadığı ailenin tek kızı ve abilerinin arasından sıyrılmak için sürekli çalışan biri. Hayatına almak istediği adamda zeka olarak kendine eş biri olsun derken Selim ile tanışıyor. Onun duruşundan, zekasından hoşlanıyor ve bir ilişkiye başlıyor. Biraz çarpık bir ilişki diyebilirim. Okuyunca sizde anlayacaksınız zaten. Yelda bir yerden sonra Selim'e öyle bir bağlanıyor ki gözü ondan başlasını görmeyecek, onsuz nefes alamayacak hale geliyor. Saplantılı bir aşk demek yerinde olur. Selim de Yelda'yı seviyor ancak ilginç bir şekilde sevgisini göstermekten çekinen bir adam, duygularını dile getiremeyen aşkını da nefretini de içinde yaşayan biri. Aslına işlerin bu kadar sarpa sarmasına sebep olan da bu durum. Selim, Yelda'yı aldatıp yakalanıyor ve onu affedemeyeceğini anlayarak onu terk ediyor ve bir çalışma grubuna katılarak Güneydoğu'ya töre cinayetlerini araştırmaya gider ve bundan itibaren Yelda'nın hayatı bambaşka bir boyuta taşınır. Selim'i unutma çabaları , iş arkadaş ilişkileri derken her şey bambaşka bir hal alır. Yer yer duygularıma tercüman olan Yelda'yı bazen öldürmek istedim. Böyle kaprisli böyle kıskanç bir kadın olabilir mi? Evet olabilirmiş. Her ne kadar bu aşk döngüsü devam ederken bir yandan da Güneydoğu'da olan töre cinayetlerine bir pencereden bakıyoruz ki yürekleri dağlayan, insanın içine oturan olaylar görüyoruz. Yelda burada 12 yaşında bir çocukla tanışıyor Heja, onu daha ilk gördüğü andan itibaren çok seviyor.Heja daha 12 yaşında abilerini töreye kurban vermiş ve evlat acısında konuşmayı unutmuş annesiyle yaşayan bir çocuk. Yelda onun masumiyetini öylesine seviyor ki İstanbul'a dönerken onuda yanına almayı düşünüyor hatta bırakmak istemezse annesini bile götürmeyi düşünüyordu. Ancak Heja kuryelik yapıyor şüphesiyle teröristler tarafından öldürülüyor. Kitabın burasında hıçkırarak ağladım. Yelda bunun üzerine Selim'i arayıp Heja'nın öldüğünü söylüyor ve Selim Yelda'ya geri dönmesini istiyor ancak Yelda arkadaşlarını bırakıp dönemeyeceğini söylüyor ve Selim o halde ben geliyorum diyerek Yelda'nın yanına gelme kararı alıyor. Bundan sonra beni şoke etti diyebilirim Kitabın sonu hiç beklediğim gibi olmadı. Yelda'nın çalışma turunda yaşadıklarını ve yaptıklarına hiç girmedim Heja kısmı hariç çünkü okuyun. İlk sayfalarda betimlemelerden sıkılsam da daha sonra o betimlemeler sayesinde tüm duyguyu içimde hissettim. Biraz can yakan bir romandı En Uzun Gece..


Altı Çizili Cümleler:

  1. Boynunun kokusu hala burnumda, biliyor musun?
  2. Hayatıma nasıl bir zamanda girdiysen, nasıl özel bir zamana denk geldiysen anlayamadığım bir şekilde içime fresk gibi kazındın, seni oradan çıkarmak için benim bütün varlığımı yok etmek gerekecek.
  3. "Aslında hata yaptığımı biliyorum" demişti, " ama seninle hata yapmamak mümkün değil."
  4. Seni bu yüzden affetmeyeceğim, bunca mutsuzluğun içinde hep benim mutluluk hayalimi ayakta tuttuğun için, o hayal yıkılsaydı daha çabuk kurtulabilirdim ama buna hiç izin vermedin.
  5. Bir ilişkinin cesedini taşıyorum sırtımda.
  6. Onu kimseyi sevmediğim gibi sevdim. Nasıl olduysa onu çok derinlerimde bir yere yerleştirdim. Biri ona dokunduğunda, benim varlığımın özüne yada o öze çok yakın bir yere dokunuyor. Onun için böyle dengem alt üst oluyor.
  7. "Ne tuhaf ilişki," dedi kendi kendine, "hiç bitmiyor, hem bizi öldürüyor, hem bizi diriltiyor.

7 Kasım 2013 Perşembe

Sylvia Plath - Sırça Fanus 50 yaşında!

Sırça Fanus'un ilk basımı 1963'te yapılmıştı. Ve üzerinden tam 50 yıl geçmiş, yarım asır.. Sırça Fanus'u daha önce okumuş yorumlamıştım. Buradan ulaşabilirsiniz. Sırça Fanus hakkında inanılmaz fazla mail alıyordum. Nereden aldığımı, nasıl bulduğumu soranlar dışında satmamı isteyenler vs çıkıyordu. Açıkcası ben uzun bir süreç geçirdim bu kitabı bulmak için. Can yayınları baskısını durdurmuştu, piyasadakiler tükenmişti derken kafayı yicektim ki 2. el kitaba başvurdum ilk durağım tabi ki Nadir Kitap oldu ama o dönem orda da bulamadım. Şansıma Sahibinden.com da buldum hemde şuan 50tl'ye falan satılırken 2.5 tl gibi komik bir fiyata tabi ki anında aldım. Sizde benim gibi kitabı bulamayıp, kafayı yiyenlerdenseniz eğer MÜJDE! Kırmızı Kedi Yayınevi, Sırça Fanus'un 50. yılına özel baskı çıkarmış. Size tavsiyem bu fırsatı kaçırmamanız.
Zira sonradan araması bulması zor olabiliyor.
Yayınevinin kendi sitesin de 14.25 tl gibi bir fiyata edinebilirsiniz.

Alina Bronsky - Cam Kırıklıkları Parkı || Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Scherbenpark
Türkçe Adı: Cam Kırıkları Parkı
Yazar: Alina Bronsky
Çevirmen: Çiğdem Güler
Sayfa Sayısı: 232
Basım Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: İthaki Yayınları




Sashanın hayatta yapmak istediği iki şey vardı:
Annesi hakkında bir roman yazmak ve üvey babası Vadimi öldürmek.
Alina Bronskynin ilk romanı Cam Kırıkları Parkı Almanyanın en önemli edebiyat ödüllerinden biri olan Ingeborg Bachmann Ödülüne aday gösterildi. Bu keskin zekâ ürünü ve esrarengiz romanın kahramanı 17 yaşındaki Sasha Naimanndır. Moskovada doğan Sasha, iki üvey kardeşi ve annesiyle Berline taşınır. Üvey babası annesini öldürünce Sashanın hayatı değişir. Artık hayatta yapmak istediği iki şey vardır: Annesi hakkında bir roman yazmak ve üvey babası Vadimi öldürmek.
Almanyadaki Freundin Dergisi Cam Kırıkları Parkını "toplumun kıyılarında yaşayanların acımasız ve eğlenceli bir portresi," olarak tanımlıyor. Fakat Sashanın hikâyesi kıyıda kalmıyor, okuyucunun tam kalbine yerleşiyor.
"Hayran bırakan bir ilk yapıt...  Publishers Weekly "Sasha Naimann zamanımızın kahramanı... Büyük bir yetenek ve zekâyla anlatılan hikâyesi beni yakaladığı gibi sizleri de yakalayacak." Alicia Erian

Kitabın adına ve kapağına bayılmıştım ancak bir kaç kişinin takas listesinde görmüştüm vikitap ve blogta buda acaba kötü mü düşüncesini aklıma getirdi. Çünkü ben sadece yanına yaklaşmayacağım kitapları elimden çıkaran biriyim hatta bazen onlara bile kıyamam. Almayı ertelemiştim sonrasında D&R'ın 9.90 indiriminde denk gelmiş ve hazır indirimdeyken almıştım. Ama elim gitmemişti bir türlü. Bu kadar severek aldığım kitabın beni hayal kırıklığına uğratmasını istemiyordum. Okuma Şenliğinde bir kategoriye uyunca okuma önceliğini verdim ve daha önce okumadığıma pişman oldum. Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen çok çok iyiydi.
Kahramanımız Sasha (aslında Alexandra) Naimann. Kitapta Sasha'nın cehennemden farksız hayatına göz atıyoruz. Daha ilk sayfadan içine alıyor kitap sizi. Ve sanki kitap değil de gerçekten yaşanıyor da sizde bir köşede olanları izliyormuş hissine kapılıyorsunuz okurken.
Sasha Rusya'da doğup sonradan ailesi ile beraber Almanya'ya göç ediyor. Ve üvey babası Vadim (lanet köpek) Sasha'nın annesini öldürüyor ve o andan itibaren Sasha'nın iki amacı vardır. Üvey babasını öldürmek ve annesi hakkında bir kitap yazmak.
Sasha annesinin iyi niyetinden dolayı ona biraz kızgın. Ne yaparsa yapsın Vadim'i affetmesine kızgın. ve olanlardan sonra tüm erkeklerden nefret eden hale geliyor. Kafasında üvey babasını öldürmeyi planlayan binlerce senaryo geçiriyor. Hepsinin bir zorluğu var. Yapıp yapamayıncağından şüpheli. Annesi ölüp, Vadim hapse girince, Vadim'in kuzeni olan Maria çocukların başına gelip onlara ebeveynlik etmeye başlıyor.
Bir sabah gazete okurken üvey babası hakkında bir habere, daha çok bir röportaja rastlıyor Sasha ve tüm siniriyle gazeteye, röportajı yapan kadınla konuşmaya gidiyor. Bu sayede Volker ve oğlu Felix ile tanışıyor.
Ve olayların biraz daha iyi yönde değiştiğini hissediyorsunuz ama öyle olmuyor. Sasha'nın hayatında sürekli bir taş çıkıyor önüne takılıp düşebileceği.
Buradan sonrasını anlatırsam kitabın tüm heyecanı kaçar. Sonlarında gözlerimin dolduğunu itiraf etmeliyim. Evet akıcı bir kitap ve 2 günde bitirdim ama kolay hazmedilecek bir hikaye değil gerçekten. Benim gibi ailesi problemli olan biri bile kitap bittiğinde ailesine şükrediyorsa düşünün.
Bence filmi çekilse süper olurdu.


Altı Çizili Cümleler:

  1. Bazen bir daha asla yeni insanlarla tanışmak istemediğimi düşünüyorum, çünkü herkese sil baştan aynı şeyleri anlatmaktan bıktım.
  2. Kendimi korkunç derece suçlu hissediyorum, çünkü belki de benim suskunluğum, treni yanlış yöne çeviren makas olmuştu.
  3. Kendilerini zayıf hisseden insanlardan kendinizi koruyun, çünkü günün birinde güçlü hissetmek isteyebilirler ve bu sizin asla toparlanamamanıza neden olabilir.

5 Kasım 2013 Salı

Yaşar Kemal - Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca || Kitap Yorumu

Kitabın Adı: Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca
Yazarın Adı: Yaşar Kemal
Sayfa Sayısı: 218
Basım Yılı: 2012
Dili: Türkçe 
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları




Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca
Filler Sultanında bir halk masalından yola çıkılarak güç ve haklılık arasındaki ilişki ele alınır. Filler Sultanı gücüne güvenerek karıncalara savaş açar. Haklı ya da haksız olmak onun için önemli değildir. Gücünü kendinden milyonlarca kez küçük karıncalar üzerinde denemektir niyeti. Ancak karıncalar birleşir ve haksızlığa boyun eğmeden filler sultanlığını devirirler.
"Eğer insan soyunun bu en zaliminin simgesini, benzerini hayvanlar arasında arayacak olsaydım, belki timsahları bulurdum, boa yılanlarını bulurdum. Yok yok, sanmıyorum ki yeryüzünde bu zalimleri simgeleyecek korkunçlukta bir hayvan türü bulabilelim..."
- Yaşar Kemal-
"Korkusuz bir toplum eleştiricisidir Yaşar Kemal. Ve eşsiz bir şair. Onu okuyan herkes büyüleyici, güçlü anlatım yeteneğine hayran kalır."
- Dagens Nyheter,

Pinuccia'nın düzenlediği yazar aylarında bu ay ki yazarımız Yaşar Kemal idi. Daha önce Yaşar Kemal okumamıştım ancak İnce Memed serisini hep okumak istememe rağmen bir nasip olmadı bu ay fırsat buldum derken yine aksilikler çıktıda çıktı. Gittiğim kitapçı da İnce Memed serisini bulamadım. Annemin acele ettirmesinin üzerine elime geçen ilk kitabını aldım inceleyemeden. Ve aldığım kitap çocuk kitabı çıktı.
Önce çocuk kitabı diye okumak istememiştim ama Küçük Prens'te çocuk kitabıydı, Şeker Portakalı da. O yüzden ön yargımı kenara koydum ve başladım okumaya.

Benim açımdan bir Küçük Prens ve Şeker Portakalı değildi ama kötü de değildi. Bana kalırsa sadece bir çocuk kitabı da değildi. Yazar Filler ve Karıncaları maske olarak kullanmış diyebilirim. Olaylar Filler Sultanı'nın Karıncalar ülkesine saldırmasıyla başlıyor. Ve savaşı durdurmak için tek şartı karıncaların ona çalışması, onları tamamen tutsak etmesi. Sultan karıncalardan 1 sene içerisinde sırça bir saray ve elmaslardan taht yapmasını emrediyor. Karıncalar önce sultana boyun eğmek istemeseler de, sonrasında mecbur kalıyorlar. Olaylar böyle devam ediyor. Filler Sultanını okudukça Tayyip Erdoğan'ı görmedim desem yalan olur. Birde bu sultana sürekli akıl adı altında gaz veren hüdhüd kuşu ulukepez var. Bu kuşa kıl oldum kitap boyunca. Aslına bakılırsa çocuk kitabı deyip geçmeyin ve okuyun bu kitabı. Çünkü aslında Yaşar Kemal, çocuklara filler ve karıncalar üstünden hayat dersi veriyor ancak yetişkin biri okuduğunda taşlar yerine tabir-i cazise cuk diye oturuyor.



Altı Çizili Cümleler:
  1. Hayat böyleydi işte, kaşıkla verir verir ve sonra bir gün kepçeyle verdiklerinin tümünü geri alırdı.
  2. Yüreği alıp sattı insanoğlu, yürek yüreklikten çıktı. aşkı, sevgiyi, dostluğu, kardeşliği, barışı, arkadaşlığı, kandaki sıcaklığı, güzelliği alıp sattı insanoğlu, insanoğlu insanlıktan çıktı, oburlaştı.

3 Kasım 2013 Pazar

Okuma Şenliği Kış 2013

Pinuccia'nın daha önce yaz dönemin de hazırladığı Okuma Şenliği kaldığı yerden devam ediyor. Tabi ki bende severek yine yeniden katılıyorum. Ancak itiraf etmeliyim ki bu sefer ki kategoriler biraz daha zor ama pes etmek yok tabi ki.

Siz de katılmak isterseniz ayrıntılar için tıklayınız.

Etkinlik 3 Kasım - 3 Mart arası sürecek istediğiniz zaman dahil olabilirsiniz.
Şimdiden herkese eğlenceli okumalar dileyip, bu güzel etkinlik için Pınar'a teşekkür ederim.


İşte benim listem; (Zaman içerisinde değişiklikler olabilir.)
10 puan: Altın Kitaplar Yayınevi’nden çıkan bir kitap okuyanlara.
Teri Terry - 2054: Çıkış Yok (368 Sayfa) Altın Kitaplar
10 puan: Kütüphaneden ödünç alınmış veya sahaftan satın alınmış bir kitap okuyanlara
Ahmet Altan - En Uzun Gece (320 Sayfa) Alkım Yayınevi  
Nadirkitap.com aracılığı ile Eskişehir Papirus Sahaftan alındı.
10 puan: Adında bir hayvan adı olan bir kitap okuyanlara.
Stieg Larsson - Arı Kovanına Çomak Sokan Kız (800 Sayfa) Pegasus Yayınları
15 puan: 600 Sayfadan uzun bir kitap okuyanlara.
Stieg Larsson - Ateşle Oynayan Kız (672 Sayfa) Pegasus Yayınları
15 puan: Nobel Ödüllü kazanmış bir yazarın bir kitabını okuyanlara.
Orhan Pamuk - Masumiyet Müzesi (592 Sayfa) İletişim Yayınları
15 puan: Türk edebiyatında klasik kabul edilen bir roman okuyanlara.
Tarık Buğra - Küçük Ağa (479 Sayfa) İletişim Yayınları
15 puan: Hiç okumadığınız bir ülke edebiyatından bir kitap okuyanlara
Alina Bronsky - Cam Kırıklıkları Parkı (232 Sayfa) İthaki Yayınları
Alman Edebiyatı.
20 puan: Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere
Stieg Larsson - Ejderha Dövmeli Kız (648 Sayfa) Pegasus Yayınları
20 puan: Adında kış mevsimine ilişkin bir sözcük olan veya konusunda kış teması olan bir kitap okuyanlara
Sarah Jio - Böğürtlen Kışı (360 Sayfa) Arkadya Yayınları
25 puan: Yasaklamış bir kitap okuyanlara.
D.H Lawrence - Lady Chatterley'in Sevgilisi (392 Sayfa) Yapı Kredi Yayınları
1928'de yazılmış olan eser açık saçık bulunarak ABD ve İngiltere'de 1959 ve 1960 yıllarında kısa süreliğine yasaklanmıştı.
25 puan: Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazılmış bir kitap okuyanlara.
Mustafa Kemal Atatürk - Mektuplarım (264 Sayfa) Karma Kitaplar
25 puan: Yayınlanmış en az 5 kitabı olan bir yazarın ilk kitabını (yada romanını) okuyanlara.
Audrey Niffenegger - Zaman Yolcusunun Karısı (541 Sayfa) Epsilon Yayınları
25 puan: Bir biyografi veya otobiyografi okuyanlara.
Burçak Çerezcioğlu - Mavi Saçlı Kız (288 Sayfa) Yapı Kredi Yayınları
30 puan: Okumayı yazmayı öğrendiğiniz yıl ilk kez yayınlanmış bir kitap okuyanlara.
İhsan Oktay Anar - Puslu Kıtalar Atlası (238 Sayfa) İletişim Yayınları 
1995 yılı.
40 puan: Bir üçleme veya aynı seriden 3 kitap okuyanlara.
Suzanne Collins - Açlık Oyunları Serisi Pegasus Yayınları
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...