29 Ekim 2013 Salı

Jose Saramago - Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş || Kitap Yorumu

Orijinal Adı: As Intermitencias da Morte
Türkçe Adı: Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş
Yazar: Jose Saramago
Çevirmen: Mehmet Necati Kutlu
Sayfa Sayısı: 208
Basım Yılı: 2007
Dili: Türkçe
Yayınevi: Turkuvaz Kitap




Adı bilinmeyen bir ülkede, dünya kuruldu kurulalı görülmemiş bir olay gerçekleşir: Ölüm, o güne kadar yerine getirdiği görevinden vazgeçer ve hiç kimse ölmez. Bir anda ülkeye dalga dalga yayılan sevinç çok geçmeden yerini hayalkırıklığı ve kaosa bırakır.
İnsanların ölmemesi zamanın durduğu anlamına gelmemektedir, ezeli bir yaşlılıktır artık onları bekleyen. Hükümetten kiliseye, sağlık kurumlarından ailelere, şirketlerden mafyaya kadar herkes ölümün ortadan kalkmasının getirdiği sonuçlarla mücadele etmek zorundadır. Ancak ölüm, beklenmedik bir kimlikle ve umulmadık duygularla insanların arasına geri döner. Ölüm ve ölümsüzlük karşısında insanın şaşkınlığını, çelişkili tepkilerini ve ahlaki çöküşünü, edebi, toplumsal ve felsefi anlamda derinlikli bir biçimde işleyen José Saramago, geçici olanla ebedi olanı birbirinden ayıran kısa mesafenin meseli sayılacak Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş'u, başladığı gibi bitiriyor: "Ertesi gün hiç kimse ölmedi."

Yazar Ayları etkinliğin de bu ay ki yazarımız Jose Saramago oldu. Kitabın bu kapağını daha çok sevdiğim için Nadir Kitaptan 2. el almayı tercih ettim normalde teslimat diğer kitap sitelerinden farklı olmuyordu. Ancak bu defa sahafın taşınmasına denk geldiğim için tam 20 gün sonra geldi kitabım yine Ekim ayına yetiştiği için şanslıyım sanırım. Bu konuda bir kızgınsam da kitabın güzelliği kızgınlığımı geçirmeye yetti.

Bu kitabı tercih etmemin sebebi konusuydu. Gerçekten ilgimi çekmişti. Ve bunu seçtiğim içinde mutluyum.
Kitap iki bölümden oluşuyor diyebiliriz. 
Birinci bölümde yeni yıl sabahı ölüm pılını pırtını toplayıp ülkeyi terk ediyor. Ve ardında bir sürü kaos bırakıyor. Düşünsenize, bir sabah uyanıyorsunuz ve artık kimse ölmüyor. Yaşamı çok seven biri olmadığım için hiç ölümsüzlük hayali kurmadım ama bunu yapanlar azımsanmayacak kadar çok ve bu kitap onlara bir cevap niteliğinde. Ölüm zincirin önemli bir halkası ve o halka kırıldığında neler yaşarız, neler olur tek tek önümüze seriyor Saramago. Ölümsüzlük derken tabi bu dizilerdeki gibi genç kalarak ölümsüz bir hayat değil. Yaşlanıyorsunuz hayat olduğu gibi devam ediyor, kaza yapıyorsunuz paramparça oluyorsunuz ama yine de ölemiyorsunuz. Tabi önceleri ölümsüzlük herkese hoş gelse de bir yerden sonra büyük kaos oluşuyor. Devlet dehşete düşüyor. 
İkinci bölümde ise ölüm verdiği dersten sonra geri dönüyor.Ve ölümü gelip de ölemeyen onca insanı alıp götürüyor. İnsanlar sevdiklerini kaybettikleri için ne kadar üzülseler de bir yandan da işler yoluna girdiği için kırık bir mutluluk duyuyorlar. Ancak ölüm artık eskisi gibi değildir, değişmiştir. Şöyle ki artık eceli gelenin canını pat diye almak yerine kendisine 8 gün önceden bir zarf yollayıp haberdar ediyor. Yani çoğumuzun aklından geçen 'keşke öleceğimiz günü bilsek' düşüncesine ışık tutuyor yazarımız burada. İnsanların o zarfı aldıktan sonra neler yaşadığını ayrıntılarıyla okuyor ve sonunda iyi ki öleceğimiz günü bilmiyoruz diye şükrediyoruz en azından ben öyle yaptım. Son olarak ölümün birine yolladığı zarf sürekli geri dönüyor ve ölüm bunun kim olduğunu merak ederek ete kemiğe bürünüp kadın oluyor. Ve ölmeyen adamı ziyarete gidiyor. Ancak bundan sonra işler biraz karışıyor. Çünkü; kadın yani ölüm adama aşık oluyor ve adamın zarfını yakıp insan olarak yoluna devam ediyor.
Ve sonunda, "ERTESİ GÜN KİMSE ÖLMEDİ."

Sonu biraz kafa karıştırıcıydı açıkcası. Ölüm, ölmeyen insan erkek diye mi kadın olmayı seçti yoksa başka bir mesaj mı var altında çıkaramadım. Ama sonunda görüyoruz ki duygular sandığımızdan çok daha kuvvetli.

Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş benim okuduğum ilk Saramago kitabım oldu ve sevdim diyebilirim kendine has bir uslubu var. 
Ancak noktalama kullanımı, paragraf azlığı ve konuşmaların iç içe geçmiş olması azıcık sıkıntı yaratıyor okurken.


Altı Çizili Cümleler:



  1. İnsan olmanın ne demek olduğunu her geçen gün daha az bileceğiz. (Kehanetler Kitabı)
  2. Hayat böyleydi işte, kaşıkla verir verir sonra bir gün kepçeyle verdiklerinin tümünü geri alırdı.
  3. … yaşam, enstrümanları akortlu da olsa akortsuz da olsa, devamlı çalan bir orkestradır…

Cumartesi İlk 10: Kitap Fuarında Almayı Planladığınız 10 Kitap

Kontrol Panelinde bu hafta ki Cumartesi İlk 10 etkinliğinin konusunu görünce, çok beğenip Sihirli Kitap bloğuna koştum ama kapı duvar oldum bir an panikledim. Meğer adını değişmiş^^
Optik'in Kitap Bloğu olmuş.

Bu hafta ki konumuz; Kitap Fuarında Almayı Planladığımız 10 kitap.
Geçen sene taşınma dönemimize denk geldiği için fuara gidememiş kahrolmuştum. Ama bu sene nolursa olsun gitmeyi düşünmekteyim. Umarım bir aksilik dizisi beni bulmaz ve gidebilirim.




Her neyse işte benim listem;
1. Jennifer l. Armentrout - Köken | Lux #4
2. Teri Terry - 2054 Çıkış Yok
3. Jojo Moyes - Senden Önce Ben
4. Jojo Moyes - Sevgilimden Son Mektup
5. Ahmet Ümit - Beyoğlu'nun En Güzel Abisi
6. Megen Shepherd - Kaçığın Kızı
7. Julianna Baggott - Pür
8. Julianna Baggott - Füzyon
9. Kelly Keaton - Karanlığın Kızı
10. Gabriel Garcia Marquez - Yüzyıllık Yalnızlık

25 Ekim 2013 Cuma

Hediyem ve Geciken Yazar Ayları Kitabım.

Yalı Çapkını Ajans bir kitap çekilişi düzenlemişti ve bende katılanlar arasındaydım. Ancak şans bana gülmemiş ve çekilişi kazananlar arasına girememiştim. Ancak bayram hediyesi olarak bana kitap hediye etmeyi teklif ederek beni çok çok mutlu ettiler.
Bana sunulan 5 seçenekten bu kitabı tercih ettim, konusu ilgimi çekti kısa süre de okuyup yorumlamayı istiyorum.
Kendilerine tekrar tekrar teşekkür ederim, gerçekten çok mutlu oldum.

Kısmet olursa bende yakın zamanda (belki yılbaşı özel yaparım) bir çekiliş düzenlemeyi düşünüyorum. Biraz gözüm korkuyor aslında az takipçim olduğu için katılım olmaz diye ama şansımı deneyeceğim artık :)


Yazar aylarına bu ay katılmayı çok istiyordum o yüzden bayram tatili girmeden daha ayın 5'inde kitabın siparişini vermiştim, Ahmet Altan kitabı da 1 lira gibi komik bir fiyata bulunca alayım demiştim ama şansıma sahaf taşınıyormuş ve kargolarda gecikme olabilirmiş. Artık bu ay okuma umudumu kaybetmiştim ama SONUNDA! 20 günün sonunda, geldi kitaplarım. Artık Olasılıksız'a ara verip 5 günde bitirip değerlendirmesini yapmaya çalışacağım.

Kasım için yazarımız Yaşar Kemal seçilmişti. Onu bizzat gidip kendim alıcam böyle aksiliklerle karşılaşmamak için.

Ve Hayırlı Cumalar, dualarınızın kabul olması dileği ile.

22 Ekim 2013 Salı

Kitap Alışverişi #6

Eveet yeni bir kitap alışverişi ile beraber karşınızdayım. Gerçi henüz iki kitabım gelmese de. (Gelcek gibi de durmuyor sipariş edeli 17 gün oldu.)

Aldıklarıma gelirsek en üstten başlıyım, Peri Gazozu bir süredir her yerde denk geldiğim ve bir çok yerde tavsiye edildiği için alışveriş listeme girmişti. Acaba alsam mı almasam mı derken bayram alışverişinde D&R'a girip gözüme çarpınca alıverdim. Puslu Kıtalar Atlası taa 2010'da dershanede edebiyat öğretmenim tavsiye etmişti neden bilmem bir türlü elim gitmedi almaya ama bu defa görmezden gelemedim. Umarım tavsiye edildiği kadar güzeldir. Kahraman Tazeoğlu'nu tamamen annem istediği için aldım. İçeriği vs hakkında bir bilgim yok. Annem okumaya başladı ve beğendi ancak ben artık Kahraman Tazeoğlu'nu eskisi gibi sevemiyorum. Allah Belanı Versin Brokoli'yi eğlenceli bulduğum için aldım arka kapak bir hayli eğlenceli umarım içerikte öyledir. Kız Kardeşler Arasında'yı hiç tereddüt etmeden aldım çünkü Kristin Hannah'ın kalemini seviyorum ve kötü olduğunu hiç sanmıyorum. Gökkuşağını Yakalamak kitabına bloglarda çok rastladım ve seveceğimi düşünerek aldım, bakalım. Bakire'yi Kitap Aşığı bloğunda rastgelip konusunu beğenip alıncaklara eklemiştim, aldığı birçok ödülü de görünce kayıtsız kalamadım ve yazarın diğer kitabı (Fırtına Kokusu) ile beraber aldım. Meleğin Düşüşü ise Sevgili Kitap bloğun da denk geldim ve ilgimi çekti bu nedenle alıncaklara ekledim ama bu serinin 2. kitabı daha çıkmadığı için okumayı ertelemeyi düşünüyorum sonuçta meraktan ölmek var:P Mış Gibi Yaşamak kitabı kitap sihirbazın da 2.90 gibi bir fiyata düşmüştü aldığım 4 kitap 48 lira civarı tutunca 5 tl kargoya verceğime 2.90'a kitap alıp kargoyu da bedavaya getiririm düşüncesi ile aldım. Umarım aldığıma pişman edecek kitaplar çıkmaz içerisinden.

Bol kitaplı günler :)

21 Ekim 2013 Pazartesi

Okudum Bitti 30 : Jamie McGuire - Ayaklı Bela | Beautiful Disaster #2

Orijinal Adı: Walking Disaster
Türkçe Adı: Ayaklı Bela
Seri: Beautiful #2
Yazar: Jamie McGuire
Çevirmen: Boran Evren
Sayfa Sayısı: 472
Basım Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Yabancı Yayınları




Aşıksan başın belada!
Abby Abernathy; geçmişini unutmak için kalkıp uzak bir şehre okumaya gelen, temkinli, kendi hâlinde bir kız. Travis Maddox; hayatını dövüşerek kazanan ve aşka inanmadığı için tek gecelik ilişkilerle avunan bir erkek. Aşk ve bela birbirine hiç bu kadar yakışmadı...
Travis annesinden hayatla ilgili iki şey öğrendi: Aşkı bul. Ve onun için ölümüne mücadele et.
Bu hikâyeyi biliyorum demeden önce bir kez daha düşünün. Her aşk hikâyesinde iki taraf vardır: Esas oğlan ve esas kız. Tatlı Belada esas kızı dinledik; peki ya, esas oğlan?
Bir erkeğin aşkı için verdiği mücadeleyi kendi ağzından tüm içtenliğiyle dinlemeye hazır olun...


Beautiful #2 mi desem yoksa 1'in bir tık geliştirilmişi mi desem bilemedim. Bu kitabı daha çok sevdim çünkü aklımdaki sorulara cevap buldum sonu  havada bitmedi bir sonuca vardırılmış şekilde olması hoşuma gitti ama ilk kitap ile bu kadar bire bir aynı olacağını bileydim sadece bunu alır olurdum. Ben kitaba Travis'in duygularını daha derinlemesine okuyacağım beklentisiyle başladım ama karşılaştığım durum beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.

Henüz ikinci kitabı okumayanlara önerim gidin bir kitapçıda son bölümü okuyun kitabı rafa geri koyun zira farklı ve güzel olan tek yer kitabın sonuydu. Geri kalan Tatlı Bela'nın bire bir aynısıydı desem yalan olmazdı sanırım. Boşa para vermiş gibi hissettim kendimi. Amaaa; kitabın sonuna b-a-y-ı-l-d-ı-m!
Tatlı Bela da olanlara ek olarak bu kitapta azıcık Travis'in duygularını görüyoruz. Ama yazar ayrılık sürecinde Travis'in yaşadıklarını çok yüzeysel geçmiş hatta direkt atlamış. Kitapta olaylara Travis'in gözünden bakıyoruz ama olayların derinleşmesi gereken yerlerde olaylar sığlaşıyor o yüzden sonlara doğru aynı şeyleri 2. kez okumaktan sıkıldığım için atlamaya başladım.
Son bölüm ise bizimkiler 11. evlilik yıl dönümünü kutluyor ve Travis, Abby'e ilk günkü kadar aşık. Bir de Abby'nin babası ile ilgili bir kaç gelişme var. Okuyun öğrenin :)


Altı Çizili Cümleler:

  • ''Lütfen geri gel,''dedim sessizce. Beni duyamazdı ama bu yokluğuyla açtığı yaranın korkunç acısından beni kurtarması için ona yalvarmama engel olmadı. 
  • Ne olduğunun önemi yok Güvercin, sen zaten bana istediğim her şeyi verdin.
  • “Artık kendimi ıspatlamam gerekmeyecek bir noktadayım, çünkü beni olduğum gibi kabul eden tek insan, en yakın arkadaşım, artık hayatımın daimi bir parçası.”

18 Ekim 2013 Cuma

Okudum Bitti 29 : Jamie McGuire - Tatlı Bela | Beautiful 1

Orijinal Adı: Beautiful Disaster
Türkçe Adı: Tatlı Bela
Seri: Beautiful #1
Yazar: Jamie McGuire
Çevirmen: Boran Evren
Sayfa Sayısı: 424
Basım Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Yabancı Yayınları




Aşıksan başın belada! Abby Abernathy karanlık geçmişiyle arasına mesafe koymuş olan, alkol kullanmayan, küfür bile etmeyen kendi halinde bir kız, fakat hayatını dövüşerek kazanan ve vücudu dövmelerle kaplı yakışıklı Travis Maddox onun hayatını değiştireceğe benziyor.
İyi kız ve kötü çocuk... Bu birliktelik bir aşkın mı habercisi yoksa bir felaketin mi?
Tatlı Bela sadece bir "bestseller" değil, uluslararası bir fenomen. Yayımlandığı günden beri tüm dünyada büyük yankı uyandıran bu kitabı okumayan kalmayacak.

Aslında şuan Kinyas ve Kayra'nın yorumunu yapıyor olmam lazımdı ama lanet kitap bitmeyi geçtim ilerlemiyor bile. Öylesine bunaldım ki eğlenceli bişiler sıkıştırayım araya dedim ve elime bu geldi ilk.

Öncelikle yayınevine burdan selam kitap kelime hataları ve eksik harflerle dolu özellikle 246. sayfada bu durum tavan yapmış sinir oldum. Onun dışında kitabı elime alır almaz sürükledi götürdü ve bir gün içerisinde bitirdim.
Öncelikle seriye dikkat çekelim Beautiful serisi iki kitaptan oluşuyor ilk kitapta olaylar (başlı başına bir aşk hikayesi demek yerinde olur) kızın gözünden anlatılırken ikinci kitapta olaylara Travis'in yani erkeğin penceresinden bakıyoruz.

Tatlı Bela'da olayları Abby'nin gözünden okuyoruz. Abby arkadaşı America ile beraber hayatına yeni bir sayfa açmak için yaşadığı şehri terkedip başka bir şehre üniversite için gelir. America hangi ara bilmiyorum ama Shepy ile büyük aşk yaşar ve bir gece America, Abby'i Shepy'nin kuzeninin dövüştüğü bir dövüş gecesine götürür. Ve Travis ile Abby'nin yolları tam da burda kesişir. Abby'nin masum duruşundan etkilenen Travis daha ilk andan ona lakap takıp Güversin demeye başlar. Travis hafiften bana Daemon'u hatırlattı desem yeridir. Travis kötü çocuk demiyim de biraz gamsız bir adam hayatı tek gecelik ilişkiler üstüne kurulmuş, geçimini ve okul masraflarını dövüşerek karşılayan, motorcu, dövmeli yani hafif tehlikeli bir tip. Aslında Abby de sütten çıkmış ak kaşık değil ama her şeyini geçmişinde bırakmış ve açtığı beyaz sayfayı kirletmemek adına Travis'ten uzak durmaya çalışıyor. Tabi yer yer Abby bu uzak durma işini o kadar abartıyor ki sinir oluyorsunuz. Hatta ben bir ağzının ortasına vurmak bile istedim. Bunlar önceleri arkadaş arkadaş takılsalar da Abby, Travis ile girdiği bir iddayı kaybedip 1 aylığına onun dairesine yerleşir ve onun yatağında (masumca) onunla uyur. Ancak ateş ile barut yanyana geldiğinde yangının çıkması ne kadar sürer ise bunların arkadaşlığı da o kadar sürüyor. Ve gel-gitler ile dolu bir ilişki o an başlıyor. Abby resmen Travis'i köpek ediyor diyebilirim. Kendisni de çocuğu da perişan ediyor hatun. Ama sonunda ayrı kalamayıp birbirlerine koşuyorlar. Ve SPOİLER vererek kitabın sonunda evlenerek mutlu sona ulaşıyorlar. 

Tabi ki evlilik aşamasına gelene kadar onca yol kat edip onca olay atlatıyorlar. Okuyun, eğlenin diyebileceğim bir kitaptı.


Dipnot: Gerçek adını bilmiyorum ama Travis'i herkes Teen Wolf dizisindeki Jackson ile özdeştirmiş. Hiç sevmiyorum o çocuğun da tipini:P

Benim okurken aklıma ise direkt Mario Casas geldi Aşka Yükseliş filmindeki karakteri ile.
Travis'in motora olan düşkünlüğü, kıskançlığı, öfke problemi, Abby ile ettiği dans ve Abby'nin Parker ve Travis arasında kalışı direkt filmi gözümün önüne getirdi. İzlemediyseniz izleyin derim.

Altı Çizili Cümleler


  • Sıradışı olan sadece ben değildim ve o sadece o da değildi, birlikteyken olduğumuz şeydi.
  • "Geleceği düşündüğümde seni görüyorum."
  • "Benim yuvam sensin."
  • Teni tenime değdiği anda kendimi güvende hissettim. Kollarındayken böylesine evde hissetmek bir zamanlar beni çok korkutmuştu ama o anda bu kadar korkunç bir şey deneyimledikten sonra kendimi bu kadar güvende hissedebildiğim için şükran doluydum. Birisinin yanında böyle hissedebilmemin tek bir anlamı olabilirdi. Ben ona aittim.


7 Ekim 2013 Pazartesi

Dizi Yorumu #2 ; Supernatural

Tür: Dram, Fantastik, Korku, Gerilim
IMDb Puanı: 8.6

Oyuncular: Jensen Ackles, Jared Padalecki, Misha Collins, Jim Baever, Jeffrey Dean Morgan, Mark Sheppard
Ülke: ABD
Sezon sayısı: 9
Yayın tarihi: 13 Eylül 2005 – Hala devam ediyor.


Anneleri kendileri daha çocukken doğaüstü bir varlık tarafından öldürülen kardeşler babaları tarafından avcı olarak yetiştirilirler... Av ise annelerini öldüren gibi doğaüstü varlıklardır...
Dean, ailesine dolayısı ile babasına çok bağlıdır. Sam ise tam tersine babasından, kardeşinden ve avcılıktan uzaklaşmak ister...
Birkaç yıl sonra Dean, Sam'in kız arkadaşı Jessica ile yaşadığı eve gider ve Sam'e babalarının ortadan kaybolduğunu ve onu bulamadığını söyler. İkili babalarını bulmak için yola koyulurlar... 



Hazır 9. sezon gelip çatmışken 2. dizi yorumu için Supernatural'i ele alalım dedim. Supernatural benim izlemeye başladığım ilk yabancı dizi olduğundan kendisi için ilk göz ağrım deyip bağrıma basabilirim. O kadar çok övdüler ki diziyi başlamadan edememiştim. İlk bölüm bittiğinde vay be dedim iyi ki başlamışım hatta durup bu zamana kadar aklın nerdeydi be dedim kendime. Daha ilk bölümden insanı olayın içine çekiyor. Sanki izlemiyor da yaşıyormuş gibi hissediyorsunuz. Zira korku, gerilim, fantastik seviyorsanız, daha açık olmak gerekirse; şeytanlar, melekler, hayaletler, yaratıklara karşı zaafınız var ve izleyecek bir şeyler arıyorsanız. Tam o sırada supernatural devreye girmeli. Çünkü aradığınız her şey bu dizi de var.

Olaylar iki kardeşin (Sam ve Dean) babalarının ortadan yok olmasından sonra tekrar bir araya gelerek avcılığa başlamasıyla başlar ancak bunun öncesinde. Dean babasına ne kadar düşkün olup onun her istediğine emir gözüyle bakıp yerine getirse de Sam'in ergen tripleri hiç bitmek bilmiyor. Normal bir hayat istiyorum zırlamalarıyla babasıyla kavga edip evi terkediyor ve üniversite okumaya gidiyor. Bu sırada bir de Jessica adında bir hatuna abayı yakar. Ancak okulu bitirip Jessica ile evlenmeyi düşündüğü sıralarda abisi birden ortaya çıkarak babasının kayıp olduğunu söyler. Sam babası için son kez abisine yardım etmeyi kabul eder ancak aramaları sonucunda babalarına ulaşamayınca Sam, abisinin avcılığa geri dönmesini istemesini red edip eve döner. Ancak eve geldiğinde nişanlısı Jessica'yı annesi gibi tavana yapışmış bir şekilde yanarken görür. Ve bu durum Sam için bir U dönüşü olur. Annesi ve nişanlısını öldüren sarı gözlü şeytanı bulmak için avcılığa geri döner.

Biraz spoiler oldu ama artık idare edin. Tüm macera da burdan sonra başlar. Sevgili Dean Sam'den çektiğini de kimseden çekmez. Böyle sorunlu bir insan görmedim! Tüm bunlara rağmen Dean kardeşini bir kez olsun yalnız bırakmaz. Her sıkıntısında yanında olur her sorununa bir çözüm bulur. Ama aynı şey hiçbir zaman Sam için geçerli olmaz. Nasıl desem adam bir gamsız, amaaaaaaan çokta tın havasında bir tip. Öyle ki bir yerden sonra Dean'e kızıyor insan bırak defolsun gitsin ne uğraşıyorsun şu bebeyle diye. 

Sam dizi boyunca tam bir felaket çekici mıknatıs gibi.Şeytan kanı ile haşır neşir olmalar onda, şeytanlara anlaşmalar, arkadaş olmalar onda, cehenneme gidip ruhu orda bırakıp geri dönüp ruhsuz ruhsuz uyuzluklar yapmaklar onda. Yemin ediyorum sırf sorun sırf problem.
Dean tüm bunlarla ve daha bir çok felaketle baş etmeye çalışırken yanlış hatırlamıyorsam 4. sezonda cennetten bir melek (Castiel) yardıma gelir. Ne melek ama ^^ Dean özlemini duyduğu dostluğu Castiel de bulur ve çok sıkı dost olurlar bundan sonraki her sıkışıklıkta Castiel elinden geldiğince onlara destek olur.

Her bölüm ayrı güzel her sezon ayrı efsane giderken 5. sezonda dizi adeta zirveye oturur. Bana göre dizinin gelmiş geçmiş en güzel sonudur 5. sezon. Öyle ki 6. sezon 5'in gölgesinde kalıp sıkıcı bile gelmiştir ben dahil çoğu izleyiciye. 
Dizi aslında 5 sezon olarak planlanıp sonrasında izleyici ve kanal baskısı sebebiyle devam ettirilmiştir. İyiki de devam ettirilmiş diyorum. Ama şimdiden uyarıyorum ki 6. sezonda biraz sıkılabilir, bunalabilir, bu ne lan diyebilirsiniz hatta benim gibi Supernatural çok bozdu önünü alamadık deyip diziyi bırakma gibi bir atak yapabilirsiniz aman ha diyorum sakın! 7. ve 8. sezonda işler rayına girip özellikle 8. sezonda heyecan yeniden zirveye çıkıyor. 8. sezonun finali öyle heyecanlıydı ki bittiği andan itibaren şimdi neler olacak diye kendinizi tırmalıyorsunuz. Ama az kaldı, Supernatural 9. Sezon 1. bölüm ile 9 Ekim'de geri dönüyor.
E bizde heyecanla bekliyoruz.
Sen hala izlemiyor musun?
ÇOK ŞEY KAYBEDİYORSUN!

Daha önceki dizi yorumum için tıklayınız.
Bu izlemem için yeterli olmadı diyorsanız bir de Geveze Kitap Kurdu arkadaşımızdan okuyun, buyrun.

3 Ekim 2013 Perşembe

Jennifer L. Armentrout - Opal | Lux #3 || Kitap Yorumu

Orjinal Adı: Opal
Türkçe Adı: Opal
Seri: Lux #3
Yazar: Jennifer L. Armentrout
Çevirmen: Bilge N. Zileli Alkım
Sayfa Sayısı: 420
Basım Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: DEX




Hâlâ kendini beğenmiş öküzün teki olsa da artık Daemona direnmekten vazgeçtim çünkü, off... ona çılgınlar gibi âşığım.Daemonın duygularından bir türlü emin olamıyordum ama son günlerde hiç tahmin etmediğim kadar ciddi olduğunu kanıtladı. Birlikte akıl almaz tehlikelerden geçmiş ve bölük pörçük ilişkimizi bir araya getirmeye kendimizi öyle kaptırmıştık ki... şey... ah tamam, söylüyorum işte: O yanımdayken tüm bedenimintitremesini dindiremiyorum, birlikteyken adeta ateş alıyoruz.Ama bizim dışımızda bir sürü sorun var. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ailesini koruyamıyor, ona yardım etmeliyim.Yaşadıklarımdan sonra artık eski Katy değilim. Bambaşka biriyim, geleceğim öyle belirsiz ki... Bizi sorunların çözümüne yaklaştıran her adım, aslında içinden çıkamayacağımız korkunç bir organizasyonun parçalarına götürüyor.Ölümler hâlâ acı veriyor, yardımlar en beklenmeyenden geliyor ve dostlar en ölümcül düşmanlara dönüşüyorlar ama biz geri adım atmayacağız. Sonunda dünyamız sonsuza kadar paramparça olsa bile.Birlikte güçlüyüz... ve onlar bunu biliyorlar.Kimse Daemon Black kadar baştan çıkarıcı olamaz! Lux serisi, Obsidiyen ve Oniksten sonra OPAL ile ısınmaya devam ediyor!

Kitap bittikten sonra adeta sinir krizi geçirecektim. O nasıl bir sondur? İnsan hiç mi okuyucusunu düşünmez be kadın?!  

- Bundan sonrası derin spoiler içerebilir-
Okuyanlar bilir ki Oniks'in sonunda Daemon ve Katy bir ilişkiye başlamışlardı. Opal de bu ilişkide taşlar iyice yerine oturuyor ve çiftimizin münasebeti bir hayli artıyor. Olaylar Daemon ve Katy cephesinde kusursuz ilerlerken çevrede olmadık şeyler olup bitiyor. Defolup giden Blake yine geri dönüp kuyuya bir taş atıyor ve bizim 40 akıllı luxenimiz de bu taşı çıkarmaya çalışıyor ama bu süreç içerisinde neler oluyor neler! O Blake'in kafasını yılan gibi ezmek istedim yemin ederim kitapta Ash'ten daha gıcık olduğum bir karakter varsa oda Blake'tir. Kitabın başı çok durağan ancak okurken hep böyle sürecek gibi hissedip hayıflanmayın. İlerleyen sayfalarda heyecan doruklara çıkıp son sayfalarda kalp krizi aşamasına geliyorsunuz. 
Bu kitapta öküz Daemon'dan eser kalmamıştı en azından Katy'e karşı. Böyle romantik, böyle süpriz dolu bir adam olamaz. Daemon'ın yaptığı süprizleri okurken Katy'nin yerinde olmak isteyebilirsiniz şahsen ben istedim. Her aksiliğin Katy'i bulması ve Daemon'ın onu cidden de kedicikmiş gibi her şeyden korumaya çalışması bir can sıkıcı bir hal alsada adam aşık işte naparsın? 
Tüm bunların dışında öldü zannedilen Dawson çıkıp gelmiş ve çok değişmişti. Eskiye dönebilmesine en çok Katy'nin yardımı dokunuyor diyebilirim. Ki zaten sonunda da onun Bath'ini kurtarcaklar diye olan Katy'e oluyor.

Ve beni kitap dahilinde en çok üzen ikinci şey ise Katy ve Dee'nin arasındaki gerginlik ve soğukluk oldu. Ve bu soğukluk Dee'yi Ash ve Andrew ile 'kanka' yapcak kadar derin bir soğukluktu. Kitabın sonlarına doğru Andrew ve Dee fazla yakınlaşıyor. Bilemiyorum yani benim aklıma da Katy'nin gibi geldiği gibi biraz fesatlık gelmiyor değil.

Kitabın sonunu hiç anlatmıyım çünkü yazar tam son sayfalarda vurucu darbeyi yapmış. Okuyucu kalbinden  vurmuş. Kitap bittiğinde suratınızın ortasında yumruk yemiş gibi kalakalmanız muhtemel.
Ve ben kitap bitttiğinde;

Puanım: 5/5


Altı Çizili Cümleler:

* Beni neyin uyandırdığından emin olamadım ama gözlerimi kırpıştırınca kendimi bir çift yeşil göze bakarken buldum. Güldüm. "Selam," diye mırıldandım.
Dolgun dudaklarının bir tarafı kalktı. ''Selam, uyuyan güzel...''
Arkasında, gökyüzü kot mavisine dönmüştü. ''Öpücüğünle mi uyandırdın beni?''
''Evet.'' Daemon yere dirseğini dayamış, başını eliyle destekliyordu. Diğer elini karnıma koydu, buna bağlı olarak göğsümde kelebekler uçuştu. ''Sana dudaklarımın gizemli güçleri olduğunu söylemiştim.''


* Çok boktan bir durumdu... Korsan kitapçılardan, en sevdiğin serinin bir sonraki kitabı için bir yıl beklemekten, kitabın en olmadık yerde bitmesinden bile boktandı hem de.



Dipnot: 4. kitap ne zaman çıkcak bilen varsa beni bir aydınlatsın!

Okuma Şenliği 2013 Tamamlandı!

Evet okuma şenliği görevi başarı ile bitirildi aslında 18 Eylül'de tamamladım ama yazısı bugüne kaldı.
Açıkcası etkinliğe katılırken acaba bitirebilir miyim  yapabilir miyim diye endişe ettim ama hiç zorlamadı.
Ve 200 puanı tamamlamış bulunuyorum.
Umarım 2014'te de böyle güzel etkinlikler olur ve tekrar katılırım : )


Okunma etkinliği neydi, neler yaptık neler okuduk hala bilmeyen varsa sizi böyle alayım.
Toplamda 12 kitap okudum ve aralarında en beğendiğim ve etkilendiğim Paulo Coelho - Veronika Ölmek İstiyor oldu. Geri dönüp tekrar okuyabileceğim bir kitap oldu benim için. 
En sevmediğim ise Müge İplikçi - Kül ve Yel oldu ismine ve kapağına aldanıp aldım ama tam bir hayal kırıklığı oldu benim için. 
Sonuç olarak 12  kitap, 200 puan, 3997 sayfa (yanlış hesaplamadıysam) 
Ayrıntılı liste için tıklayınız.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...