30 Nisan 2014 Çarşamba

Neler Okudum ? | Nisan

Uzun zamandır adam akıllı kitap okuyamadığımdan bu postlardan da hazırlayamıyordum doğal olarak. Ama ay başında işten çıkınca bu ay kendimi kitaba doyurmaya karar verdim ve sonuç bu.

1.  İbrahim Öksüz - Evvel Sevda İçinde
İbrahim Bey'in göndermesi sonucu tanıştığım hoş bir şiir kitabıydı.
5/4
2. Edith Wharton - Masumiyet Çağı
Klasiklerle aram olmasa da okurken zevk aldığım bir kitap oldu.
5/4
3. Susan Ee - Meleğin Düşüşü
Okumak için 2. kitabın çıkmasını bekleyip durdum ve sonunda okumak nasip oldu, harikaydı!
5/5
4. Beatrice Harraden - Gece Geçen Gemiler
GKK Blog Tur kapsamında okuduğum ve hiç unutmayacağım bir kitaptı kendisi.
5/5
5. Erdal Öz - Gülünün Solduğu Akşam
İçimi sızım sızım sızlatan bir okuma şenliği kitabıydı.
5/5
6. Jojo Moyes - Senden Önce Ben
Hem okuma şenliği hemde #kitaportaklığı için okuduğum bu kitabı hem çok sevdim hemde Will'in o lanet bencilliği yüzünden nefret ettim. Ahh be Jojo'cum başka bir son bulamaz mıydın?
5/4
7. Janne Teller - Ağaçtaki
İnsanı bir anlam karmaşasına sürükleyen ve inanılmaz etkileyen bir kitaptı.
5/4
8. Şebnem Burcuoğlu - Kocan Kadar Konuş
İnsanı  güldüren, eğlendiren çerezlik bir kitaptı.
5/4
9. Gülşah Elikbank - Aşkın Gölgesi
GKK Blog Tur kapsamında okuduğum ve beni derinden etkileyen bir kitaptı. Esma ve Ahmet'i kolay unutacağımı sanmıyorum. Dahası blog turu sayesinde okumamış olsaydım da bu kapağa dayanamaz alırdım herhalde.
5/4
10. Julie Berry - Bir Sır Saklı İçimde
Başlarında biraz kafamı karıştırsa da bittiğinde "bu neydi böyle!" demeden edemedim.
5/5

Umarım Mayıs ayıda böyle verimli geçer^^

Julie Berry - Bir Sır Saklı İçimde || Kitap Yorumu


Orijinal Adı: All the Truth That's in Me
Türkçe Adı: Bir Sır Saklı İçimde
Yazar: Julie Berry
Çevirmen: Dilek Şendil
Sayfa Sayısı: 260
Basım Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: DEX
Tür: Genç - Yetişkin, Gizem
Satın Almak İçin: D&R | Kitap Sihirbazı



Kimse ismimle çağırmaz beni.
Küçük çocuklar bilmezler.
Her gün güneş doğarken hatırlatırım kendime,
bir gün ben de unutursam diye.
Judith, benim adım Judith.
Judith dört yıl önce en yakın arkadaşı ile birlikte kaybolmuştu.
İki sene sonra geri döndüğünde, konuşamıyordu.
Judith artık lanetli. Ne komşularına, ne ailesine, ne de aşkına
derdini anlatabiliyor. Herkes onu yok sayıyor. Ama canını en çok aşk acısı yakıyor.
Şiirsel bir anlatım. Trajik bir gerilim.Şok edici bir gizem.


Bir mucize senin yüzün!
Kitap ilk çıktığında kapağı ile ilgimi çekmiş, arka kapağı ile merakımı perçinlemiş ve okuma listeme girmişti. D&R'ın 9.90 indirim alışverişini yapmıştım ve araya bunu da katmıştım^^ Daha fazla beklemeden okudum ve kitap için ne diyebilirim hiç bilmiyorum. İyi veya kötüden ziyade çok farklıydı.

28 Nisan 2014 Pazartesi

Pegasus'un Yenileri !

Orijinal Adı: Battle Royale
Türkçe Adı: Ölüm Oyunu
Yazar: Koushun Takami
Çevirmen: Müge Kocaman Özçelik
Sayfa Sayısı: 624
Çıkış Tarihi: 29 Nisan 2014
Tür: Gençlik , Distopya, Gerilim
Satın Almak İçin: D&R | İdefix


Varoluş ile vicdanın mücadelesi:
Bir adaya hapsedilmiş
21 kız ve 21 erkek öğrenci.
Şiddet dolu, kâbus gibi bir oyun.
Onlarca silah, psikolojik bir savaş
ve tek bir kazanan…
Totaliter Büyük Doğu Asya Cumhuriyeti, halkı baskı altında tutmak için her sene acımasız bir askerî program düzenlemektedir. Bu doğrultuda ıssız bir adaya götürülen lise öğrencilerine rastgele silahlar verilmekte ve kuralları çiğnediklerinde patlayan tasmalarla, geriye tek kişi kalana kadar birbirleriyle mücadele etmeleri beklenmektedir…
Modern Japon edebiyatının klasikleşmiş eserlerinden sayılan ve aman vermez günümüz dünyasında hayatta kalmanın anlamına dair çok güçlü bir alegori olan Ölüm Oyunu, şiddet kavramını baş döndürücü bir gerilimle işliyor.

"Ölüm Oyunu, delicesine keyifli ve dehşet dolu bir nükte. Belki de başlı başına delicedir."
-Stephen King-
"Otomatik Portakal'daki şiddet, Sineklerin Tanrısı'ndaki insan doğasıyla birleşiyor;
kalbi dayanmayacaklar okumasın."
-Publishers Weekly-



Orjinal Adı: The Love of My Life
Türkçe Adı: Hayatımın Aşkı
Yazar: Louise Douglas
Çevirmen: Solina Silahlı
Sayfa Sayısı: 336
Çıkış Tarihi: 29 Nisan 2014
Tür: Günümüz Aşk , Dram
Satın Almak İçin: D&R | İdefix


Onu her nefesimde, her kalp atışımda özlüyorum.
Luca…
Hayatımın aşkı.
Çocukluklarından beri yan yanalardı.
Ailelerini ve çevrelerindeki herkesi karşılarına aldılar.
Ve evlenip hayallerindeki hayata adım attılar.
Ancak gerçek hikâyeleri mutlu sonun ardından başladı…

"Hüzünlü ve sevgi dolu. Böyle etkileyici kitaplar nadiren bulunuyor…"
-The Yorkshire Pudding Club-
"İnsanın kalbini kolayca fetheden tutkulu bir aşk hikâyesi… Okuyan herkesin tadı damağında kalacak."
-Kate Bradley-
"Bu trajik hikâye okuyucuyu en zayıf yerinden yakalayıp unutulmaz bir deneyim yaşatıyor." 

-Western Daily Press-


Orjinal Adı: The Iron Doughter
Türkçe Adı: Demir Kız
Yazar: Julie Kagawa
Çevirmen: Zeynep İyigün
Seri: Demir Periler #2
Sayfa Sayısı: 416
Tür: Gençlik , Fantastik
Çıkış Tarihi: 2 Mayıs 2014
Satın Almak İçin: D&R | İdefix

Hayatı boyunca hiçbir yere uyum sağlayamamış yarı insan, yarı peri Meghan, Prens Ashin kayıplara karıştığı Kış Divanında tutsaktır. Demir perileri yendiğini sanan genç kız, Mevsimler Asasının Tekinsiz Divanından çalınmasıyla, savaşın daha yeni başladığını anlayacaktır.

Savaş çanlarını susturmak ve masumiyetini kanıtlamak için peri ve fâni dünyaları arasında mekik dokurken büyü gücüne anlayamadığı bir nedenle erişemeyen Meghanın tek silahı zekâsıdır. Ancak demir gibi bir irade geliştirirken bile fazlasıyla insani olan kalbindeki özlem fısıltılarını duymazdan gelemeyecektir.
Bu yolculuğunda Meghana tanıdık isimler ve yepyeni, tuhaf karakterler eşlik ediyor…

"Peri diyarlarının canlı anlatımları ve iyi kurgulanmış, samimi karakterleriyle Demir Kız, ilk kitabı okumayanların dahi ilgisini çekebilecek, tüm seriye bağımlılık yaratacak bir peri öyküsü. Romantizmden ibaret olmayan bir aşk hikâyesi, bolca dövüş sahnesi ve nefes nefese bırakan fantastik olaylarla her türün okuyucusunu kendine çekiyor."
-VOYA-



Demir Kız'ın kapağına bayıldım ilk kitaptan çok daha iyi.


26 Nisan 2014 Cumartesi

[GKK Blog Tur] Gülşah Elikbank - Aşkın Gölgesi || Kitap Yorumu

Aşka ikinci bir şans ver!

Kitabın Adı: Aşkın Gölgesi
Yazar: Gülşah Elikbank
Çevirmen: -
Sayfa Sayısı: 337
Basım Yılı: Nisan 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Tür: Günümüz Aşk , Dram
Satın Almak İçin: D&R | Kitap Sihirbazı



Geçmişin peşini bırakmadığı bir kadın ve zamana direnen bir aşk…
Edebiyat profesörü ve yazar olan Esma, kocası öldükten sonra kızı Ece ile birlikte Berlin de yaşamaya başlar. Sürekli annesiyle sorunlar yaşayan on yedi yaşındaki kızı Ece, bir gün bodrumda bir kitap bulur ve o kitapla birlikte annesini hiç tanımadığını fark eder. Bu kitabı bulmasının ardından Ece ve annesi Esma'nın hayatı hiç beklemedikleri şekilde değişecektir.
Gülşah Elikbank'ın kaleme aldığı ve dokuz ülkede yayımlanan romanı Aşkın Gölgesi, aile, arkadaşlık ve aşk üzerine yazılmış, insanın içini ısıtan sıcacık ve etkileyici bir roman. 
Öncelikle kitabı çok sevdim bir - iki tane rahatsız eden nokta oldu beni ama genel olarak bakıldığında güzel bir kitaptı. Yer yer gözyaşlarıma hakim olamadım okurken. Yazarın akıcı dili sayesinde hiç sıkmadan akıp gidiyor kitap ve nasıl bittiğini anlamadan kalakalıyorsunuz öyle.
Ece bodrumda eski bir kitap bulur ve merakına yenilerek onu okumaya başlar. Okudukça farkeder ki kitapta Zeynep adı ile anlatılan karakter annesi Esma'dan başkası değildir. Kitap sayesinde Ece, annesinin bilinmeyen sırlarını, o donuk bakışlarının altındaki yaşanmışlıklara ışık tutar.
Kitap Zeynep (yani Esma) ile Ahmet'in ilişkilerinin başlaması ile başlıyor ve onların o sonsuz aşkını soluksuz şekilde anlatıyor.

Esma sorunlu bir ailede büyümüştür, babası onları terkedip başka biriyle evlenmiş üstelik çocuk yapmıştır. Babasından yediği bu darbe Esma'yı erkeklere karşı biraz daha mesafeli kılmış, insanlara olan güvenini yok etmiştir diyebilirim. Buna rağmen Ahmet Esma'nın kalbini kazanmaya çalışmaktan hiç vazgeçmez ve sonunda istediğine ulaşır. Okulun örnek çiftleri olur ya hani bunlar kesin evlenir gözüyle bakılan tipler işte Ahmet ve Esma'da tam olarak bu çiftlerden olmuştur. Kitapta Esma ile Ahmet'in aşkının anlatıldığı kısımlar biraz iç baysa da Ahmet'in babasının ölümüyle onların hikayesi bambaşka yöne kayar. Ayrıntıları anlatıp kitabın tadını ve heyecanını kaçırmak istemiyorum ama dürüst olmak gerekirse Esma'nın başına gelmeyen kalmaz yani. 
Babasından uzak büyümüş, babası yüzünden diğer erkeklere güveni sarsılmış biri olarak bu satırları okurken ağlamadan edemedim. Sanki kendi hikayemi, kendi satırlarımı okurmuşcasına içlendim.
 Aşkın Gölgesi için aşk kitabı deyip sıyrılamıyor insan çünkü anlatılan bir aşk hikayesinden, bir ilişki çıkmazlarından çok farklı şeyler. İnsan okurken hayatın nasıl ufacık bir şeyle alt üst olacağını görüyor. Baba sevgisinin ne kadar önemli olduğunu görüyor en önemlisi dostluğun önemini ve güzelliğini görüyor. Çok yönlü bir kitap olması da ayrıca sevdiğim yönlerinden biri oldu.
Ancak sonu çok ucu açık bitti. Bilmiyorum aklımda soru işaretleri bırakan eksik hissettiren bir son vardı kitapta. Belki de yazar bizim insiyatifimize ve hayal gücümüze bıraktı bazı şeyleri.
Tüm her şey bir kenara insanın içini sıcacık yapan ve kesinlikle okunmaya değer bir kitaptı.
Bu güzel kitabı imzalı olarak kazanmak için tık.

Bu bir aşk hikâyesi. Kırık dökük... kimi an soluk soluğa, kimi an inanılmayacak zorlukta. Sonu... sonu  başından  belliydi  işte  ama  sonunu  bilerek, acısını  hissederek  kapılmaz  mısınız  siz  hiç  aşkın büyüsüne? 
Sayfa 13 


Çocukken defterime çizdiğim kalplerden geçirdiğim oklar gerçek sanki. Kalbimin orta yerine saplanıp kaldı hepsi. Kan yerine gözyaşı akıyor yüreğimden.
Sayfa 146 



-25 Nisan - 1 Mayıs Tur Takvimi-
25 Nisan : Kitap + Yazar Tanıtımı 
26 Nisan : Mavi Uçurum | Kitap Yorumu + Yazarın Diğer Kitapları
27 Nisan : Vera'nın Rüya Kitaplığı | Kitap Yorumu + Alıntılar
28 Nisan : Bir Kitap Delisinin Günlüğü | Kitap Yorumu + Annenizin hiç bilmediğiniz yönlerini öğrenseniz ne yapardınız?
29 Nisan : Ejderha Camı | Kitap Yorumu + Şarkı Listesi
30 Nisan : Okur Yazar | Kitap Yorumu + Tanıtım Filmi
1 Mayıs : Kitap Kokusu | Kitap Yorumu + Yazarla Röportaj


Destekleri için Yabancı Yayınlarına teşekkür ederim/z.

Şebnem Burcuoğlu - Kocan Kadar Konuş || Kitap Yorumu

Kitabın Adı: Kocan Kadar Konuş
Yazar: Şebnem Burcuoğlu
Çevirmen:-
Sayfa Sayısı: 220
Basım Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: DEX
Tür: Çiklit, Romans
Satın Almak İçin: D&R | Kitap Sihirbazı



"Türkiyede kadınların DNAlarına kodlanmış olan evlenme saplantısı, ne yazık ki bizim ailede daha yoğun. Millete ailesinden genetik miras olarak mavi göz kalır, bize bu evlenme saplantısı kalmış. Sinek kadar eri olanın dağ kadar feri olurmuş atasözü, anneannem Peykerin lafıdır. Yani o sözü söyleyen ata, bizzat benim anneannem.
Sözün özü, kocan varsa varsın, yoksa da geçmiş olsun. Hele ki bir de 30una gelip de bekâr kaldıysan bu dünyada yatacak yerin yok!"
Evli misin?
Ya nişanlı?
Sevgilin var mı?
O da mı yok!
Yaş kaç?
Hmm. Anlaşıldı.
Sen en iyisi bu kitabı bir oku. Yalnız değilsin Türk kızı! Senden çok var -ay bunu da yanlış anlayıp trip atarsın sen şimdi. Yok, öyle demek istemedik. Ailen, çevren, eşin-dostun-arkadaşınkankan, hepsi evlilik lafı ediyor değil mi? Ama zor iş.
Koca bulmak ÇOK zor iş arkadaş…


Uzuuuuuuuun zamandır  böylesi gülerek kitap okumamıştım. Başladığınız andan itibaren klasik Türk aile yapısının içinde mücadele veren Efsun'un hayatına konuk oluyoruz. Efsun sıradan bir ana karakter değil bunu söylemem gerek. Eğer sizde evliliğe uzaktan bakıp, manyaklar gibi erkenden çatır çatır evlenen arkadaşlarınızı anlamakta güçlük çekiyorsanız. Sizde birer Efsun'sunuz diyebilirim. 

Yeni Kitap : Sarah Jio - Son Kamelya

Orjinal Adı: The Last Camellia
Türkçe Adı: Son Kamelya
Yazar: Sarah Jio
Çevirmen: Ayhan Ece Şirin
Sayfa Sayısı: 352
Yayınevi: Arkadya Yayınları
Çıkış Tarihi: 1 Mayıs 2014
Satın Almak İçin: D&R | Kitap Sihirbazı 



Önce küçük bir tohum düşer kalbin odasına, sonra aşkla yeşerir. Kulak verin, umudun sesini duyabiliyor musunuz?
1940'lı yılların Amerikası'nda bir fırıncının kızı olan Flora Lewis, un kokulu hayatının bir gün çok farklı yöne sürükleneceğini bilmiyordur. Genç kız bir yandan yaşlı anne babasına yardım ederken, öte yandan botanik bahçesinde bitkilerin ve çiçeklerin gizemli dünyasıyla uğraşmaktadır. Ta ki kendini uluslararası çiçek hırsızlığı zincirinin tam ortasında bulana kadar… Yapacağı iş çok basittir; İngiltere kırsalındaki Livingston Köşkü'ne gidip Middlebury Pembesi olarak bilinen ender bir kamelya türünü bulup haber vermek. Köşke dört öksüz çocuğa dadı olarak sızan Flora, içinde imkânsız bir aşkın tohumlarını büyütürken, ne tür bir belaya bulaştığını acı bir şekilde öğrenecektir.

Tam elli sene sonra bahçe tasarımıyla uğraşan Addison Sinclair, eşiyle birlikte Livingston Köşkü'ne gelir. Geçmişindeki hayaletten kurtulmaya çalışan Addison, aslında burada çok daha sancılı bir gizemin içine düşer. Bunu çözmeye çalıştıkça dillere destan kamelya bahçesinin kanla sulandığı gerçeğine de adım adım yaklaşacaktır…
Mart Menekşeleri ve hâlâ çoksatanlar listesinde yer alan Böğürtlen Kışı yazarı Sarah Jio'dan muhteşem bir kitap daha. Son Kamelya, kalbimizdeki geçmişin zehrini umut kırıntısına tutunan küçük bir tohumla yok edebileceğimizi gösteren bir başyapıt.

"Günümüze kadar taşınan geçmişin gizemi ile olayları yatıştıran affetmenin gücü tek kelimeyle muazzam."
-Booklist-

23 Nisan 2014 Çarşamba

WGN America'dan Yeni Dizi : Salem

Tür: Dram, Gerilim
IMDb Puanı: 7,4
Oyuncular: Janet Montgomery, Shane West, Seth Gabel
Ülke : ABD
Yayın Tarihi: 20 Nisan 2014


WGN America’nın ilk orijinal dizisi olacak olan Salem, tarihte Salem Cadı Mahkemeleri olarak bilinen hikâyesiyle bizleri 17. yüzyıla konuk edecek. Bu mahkemeler, cadılık ile suçlanan kişiler için sulh yargıçları tarafından yönetilen yerel mahkemelerdir ve cadılığın cezası ölümdür. Salem, kendisini bir anda bu olayların içerisinde bulan Mary Sibley’in (Janet Montgomery) hayatına odaklanacak.


Evet normalde dizi yorumlarım uzunca sezon izlediğim dizilerin üzerine olurdu ama bu defa farklı. Salem 20 Nisan'da gösterime giren yeni bir dizi. Tesadüf olarak adını gördüğüm ve tabi ki cadılarla ilgili olduğunu tahmin edip tanıtımını izlediğim bir dizi oldu. Tanıtım videosu beni meraklandırınca ilk bölüm çıkar çıkmaz izledim. Açıkçası bana göre dizi gelecek vaat ediyor.  Tabi bu ilk bölümde ki çizgisini bozmazsa böyle olur. Dizi 17.  yüzyılda Salem cadı mahkemelerini konu ediyor. Ve bir yönden de Salem cadılarının çıkış noktasına Mary Sibley üstünden ışık tutuyor.
Başrollerin de A Walk to Remember'den hatırladığımız Shane West ve Fringe'den bildiğimiz yakışıklı FBI polisimiz Seth Gabel var.
Eğer gerilimi ve cadıları seviyorsanız bu dizi tam size göre!
Sizi fragmanla başbaşa bırakıyorum onu izlediğiniz de diziyi de izlemeden duramayacaksınız.


22 Nisan 2014 Salı

Janne Teller - Ağaçtaki || Kitap Yorumu


Orijinal Adı: Nothing
Türkçe Adı: Ağaçtaki
Yazar: Janne Teller
Çevirmen: Abdulgani Çıtırıkkaya
Sayfa Sayısı: 184
Basım Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: ON8 Kitap
Satın Almak İçin: D&R | Kitap Sihirbazı



"Kızmaya değer şeyler olacaksa, sevinmeye değer şeyler de olacaktır. Sevinmeye değer şeyler olacaksa, demek ki o şeylerin de bir anlamı olacaktır. Ama öyle şeyler yok bu dünyada!" Sesini bir ton daha yükseltip, "Birkaç yıl sonra hepiniz ölecek, unutulacak ve hiçbir şey olacaksınız; onun için, kendinizi buna bir an önce alıştırmaya bakın!" dedi. İşte o an, Pierre Anthon'u o erik ağacından bir an önce indirmemiz gerektiğini anladık. Hayatlarımız niçin sonu gelmez bir anlam arayışı üzerine kurulu? Yaptığımız işleri, verdiğimiz kararları, sürdürdüğümüz ilişkileri sürekli bir anlam terazisinde tartmamız neden? Anlam gerçekten o kadar önemli, adının yansıttığı kadar "anlamlı" bir şey mi? Yoksa toplumca kafayı anlamla bozduk da, bu takıntımızın farkında mı değiliz? Öyle ya da böyle, Danimarkalı bir grup genç, "anlam" denen şeyi feda etmemeye kararlı! İzin vermeyecekleri bir şey varsa, o da "her şey"in "hiçbir şey", "birileri"nin de "hiç kimse" olduğunun kendilerine dayatılması!
Her gün yapmakta olduklarımız, üstünde fazla kafa yormadan sürdürdüklerimiz, bir şey ya da biri olmak için... Ya günün birinde, "Her şey anlamsız," diyen biri çıksa, buna ne kadar dayanabiliriz? Yayımlandığından bu yana tüm dünyada gençlerin büyük ilgisini toplayan ve çeşitli dillere çevrilen romanda, Danimarkalı yazar Janne Teller, naiflikle gerçekliğin arasında, kan dondurucu bir nihilizmin sınırlarında geziyor! 


 Hiçbir şeyin anlamı yok. Zaten epeydir biliyordum bunu. Ama şimdi farkediyorum ki, bir şey yapmanında anlamı yok.

21 Nisan 2014 Pazartesi

Yeni Kitap : Kristin Hannah - İlkbahar Rüyası

Orjinal Adı: Home Again
Türkçe Adı: İlkbahar Rüyası
Yazar: Kristin Hannah
Çevirmen: Solina Silahlı
Sayfa Sayısı: 480
Yayınevi: Pegasus
Çıkış Tarihi: 23 Nisan 2014
Satın Almak İçin: D&R | İdefix


Hataların daima bir bedeli olur. Ancak gerçek sevgi geçmişi telafi edecek sonsuz olasılıklara sahiptir...
Madelaine on altı yaşındaki kızı Lina'yı tek başına büyüten bekâr bir annedir. Dünyaca ünlü bir cerrah olarak başarılı bir kariyere sahip olsa da ergenlik çağındaki kızının sorunlarıyla başa çıkamaz. Annesiyle neredeyse iki yabancı haline gelen Lina ise kim olduğunu bir türlü öğrenemediği babasının izini bulmak için her şeyi göze almıştır.
Holywood'daki ışıltılı hayata kendini kaptıran, tüm kadınların hayran olduğu yakışıklı aktör Angel DeMarco alkol ve uyuşturucu bağımlılığının sınırına dayanan, vurdumduymaz bir hayat yaşamaktadır. Ancak zayıf kalbi onu bir gün yarı yolda bıraktığında Angel hayatını tamamen değiştirmesi gereken bir yol ayrımına gelir. Bu noktada unutmak istediği her şeyle yüzleşmek durumunda kalacaktır.
Zorlukların ve sıkıntıların hiç tahmin edilmeyen güzelliklere kapı açabileceğini gösteren İlkbahar Rüyası kalbinize hiç solmayan çiçekler ekecek…

"Duyguların önemini, bağışlamayı ve mucizelerin her an gerçekleşebileceğini anlatan şefkat dolu bir roman." 
-Publishers Weekly-
"İlkbahar Rüyası aşkın ve hataları telafi etmenin hikâyesini anlatıyor." 
-Library Journal-
"Sarsıcı, düşündüren ve duyguları harekete geçiren bir kitap…" 
-RT Book Reviews-
"Kristin Hannah'yı tüm dünya seviyor…" 

-Newsday- 

Jojo Moyes - Senden Önce Ben || Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Me Before You
Türkçe Adı: Senden Önce Ben
Yazar: Jojo Moyes
Çevirmen: Ayşe Görür
Sayfa Sayısı: 480
Basım Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Pegasus
Tür: Yetişkin, Romantik
Satın Almak İçin: D&R | Kitap Sihirbazı




Birbirlerine aşktan başka verecek hiçbir şeyleri yoktu...
Yaşamın ince detayları Loudan sorulur. Otobüs durağıyla ev arasında kaç adım var? Çalıştığı kafeye gelip gidenler nasıl bir hayat yaşıyor? Parlak yeşil elbisenin altına ne renk külotlu çorap giyilir? Onda bu soruların hepsinin cevabı var. Kolayca mutlu olabildiği küçücük dünyasında bilmediği tek şey hayatın çok daha karmaşık soru ve cevaplarla dolu olduğu...
Geçirdiği motosiklet kazasıyla hayatı altüst olan Will uzun süredir karmaşık sorularla meşgul. Bu hayatta diğer insanları mutlu eden küçük şeyler ona biraz olsun keyif vermiyor. Çevresindeki tüm renkler birden griye dönmüş ve böyle bir umutsuzluk içindeyken yapabileceği tek şeyin hayatını sonlandırmak olduğunu düşünüyor.
Peki, asık suratlı, aksi ve geçimsiz Will, Lounun rengârenk yaşamıyla karşılaşırsa neler olur?
Mucizelere inanmıyorsanız durup bir kez daha düşünün...

Ne yazsam kitap için ne söylesem gerçekten bilmiyorum. Senden Önce Ben, çıktığı andan itibaren çok ses getiren bir kitaptı.  Herkesin öve öve bitiremediği kitaplardan biriydi. Baya önce bende Jojo Moyes'in iki kitabını da aldım ama elim gitmiyordu bir türlü kısmet okuma şenliğine imiş. Kitabı az önce bitirdim evet gerçekten etkilendim ama ama ama.

18 Nisan 2014 Cuma

Erdal Öz - Gülünün Solduğu Akşam || Kitap Yorumu

Kitabın Adı: Gülünün Solduğu Akşam
Yazar: Gülünün Solduğu Akşam
Çevirmen: -
Sayfa Sayısı: 304
Basım Yılı: 1986
Dili: Türkçe
Yayınevi: Can Yayınları
Tür: Anı , Günlük
Satın Almak İçin: D&R | Kitap Sihirbazı





"Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Sinan Cemgil" ve daha niceleri. Mamak Askeri Cezaevinde bu çocukların çoğuyla konuşmuştum. Denizle anlaştığımız gibi, tuttuğum notlardan yola çıkarak bir roman yazacaktım. Sorduğum sorularla onları sürekli küçük ayrıntılara yöneltmeye çalışmıştım. Roman, bu ayrıntılardan doğup gelişecekti. Ne yazık ki iş yarım kaldı. Hele belgesel bir roman için elimdeki notların yetersizliğini görünce böyle bir çalışmaya girmekten vazgeçmek zorunda kaldım. Yıllar sonra, bir başka biçimlemeyle, sonunda oluşturabildim bu kitabı. Gülünün Solduğu Akşam, serüven dolu sürükleyici bir roman gibi de okunabilir. Ama acı ve hüzün yüklü bir kitap olduğu da bilinmelidir. Anı, belge, anlatı karışımı bu kitabı dilerseniz bir roman gibi okuyun; yeter ki sizde bırakacağı hüzün kalıcı olsun.
-Erdal Öz-
Herkes ne zaman ölür, elbet gülünün solduğu akşam.
Hayatım boyunca siyasetten , sağdan soldan uzak yaşadım. Benim aksime annem koyu solcudur. Onun sayesinde çok şey duymuş, öğrenmişimdir ancak ne zaman merak edip bir şey sorduğum da bana hep kulaktan dolma bilgilerle öğrenme hiçbir zaman aç araştır öğren demiştir. Böyle böyle okumuş, öğrenmiştim her şeyi. 

17 Nisan 2014 Perşembe

[GKK Blog Tur] Beatrice Harraden - Gece Geçen Gemiler || Kitap Yorumu





Orijinal Adı: Ships That Pass in the Night
Türkçe Adı: Gece Geçen Gemiler
Yazar: Beatrice Harraden
Çevirmen: Nil Çelebi
Sayfa Sayısı: 158
Basım Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Altın Bilek Yayınları
Tür: Edebiyat , Aşk
Satın Almak İçin: D&R | Kitap Sihirbazı




Zihninizin derinliklerinde biriken umutsuzluğu, bir yaşama amacına nasıl dönüştürürsünüz?
Bernardine. Yüreğine savrulan gözyaşlarının boğuculuğuna direnen Bernardine. Umudunu, yaşama dair her şeyini savaşa kurban edecek olan ve yaşam savaşına, tepesinden cennete baktığı bir hastanenin bahçesinde, karanlık koridorlarında, müşahede odalarında devam edecek olan Bernardine. Tepeden gördüğü körfeze gelen gemilerde umudunu, yaşamının geri kalanını bulmayı ümitle bekleyen, bekledikçe içinde büyüyen hastalığın, kurtuluşunun tek yolu olduğunu bilen Bernardine. Bernardine sizi duygular arasında bir serüvene ve umudun gücünü hissetmeye davet ediyor. Bu kitabı asla unutmayacaksınız…

Öncelikle kitabın kapağına bayıldığımı söylemeliyim ve evet  beni ağlatan kitaplara bir yenisini eklemiş bulunuyoruz. Kitaba başlayıp ilerlediğim de hatta şöyle söyleyeyim sonlara yaklaşana dek, kitabın kapağındaki Boston Globe tarafından yapılan "Kalbinizi esir alacak sıra dışı bir aşk hikayesi..." yorumunu o kadar içerledim ki? Yazar öncelikle iki zıt karakterin nasıl birbirlerine aşık olabileceklerine dair kafa yorduruyor bize. Okurken acaba bunlar nasıl bir araya gelecek diye düşünüyorsunuz. En azından Hilal ile ben bu konuya çok kafa yorduk:D
Baş karakterimiz Bernardine dış dünyaya kendini nerdeyse tamamen kapatmış, gülmeyi bile unutmuş kendini çalışmaya vermiş bir kadındır. Hayatını işine adamış desem yeridir. Ancak Bernardine bir hastalanarak işten güçten elini ayağını çekerek Petershof'a bir rehabilitasyon merkezi tarzı bir yere geliyor. Ve geldiği ilk günden Huysuz Adam ile tartışarak onunla tanışıyor. Huysuz Adam yani Robert Allitsen kendini kitaplara ve fotoğraf çekmeye vermiş bir adamdır dışarıdan bakıldığında insanlarla anlaşamayan geçimsiz aksi bir adama benzese de aslında pamuk gibi kalbi vardır Robert'in ve bunu Bernardine ile beraber kitap boyunca keşfetmek gerçekten eğlenceliydi.
Hatta Huysuz Adam'ın Bernardine'e tatlı tatlı laf sokmaları , atışmaları dedim ki bu aşk değil eğlenceli bir dostluk romanı herhalde?
Taa ki Bernardine'in parası azalıp geldiği yere geri dönmeyi düşünene dek. Bernardine döneceğini Robert'a açıkladığında Robert ona borç vermeyi teklif edecek ancak Bernardine kimseden borç alamayacağını söyleyerek reddecek ve geri dönecektir. Ondan sonra Robert'ın Bernardine'e yazdığı mektup beni aldııııııııı götürdü. Bayağı bir uzaklara. Gözlerim doldu. O saf sevgiyi gördüm o satırlarda. Ve heyecanlandım Bernardine yerine ancak Robert mektup bittiğinde onu yollamak yerine yırtıp atmayı, duygularını içine gömmeyi tercih ettiğinde yıkıldım adeta. Yapma etme diye feryat edecektim az kalsın kitabın başında. Neyse ki Huysuz Adam bunu bir şekilde telafi etti diyebilirim. Sanırım diyebilirim. Yazar kitabın sonuna kadar sağ gösteriyor sonunu tahmin edeceğinizi zannediyorsunuz aslında bir bakıma da ediyorsunuz ama yazar kitabın sonunda öyle bir sol vuruyor ki darmadağın oluyorsunuz.
En azından ben oldum, içime dokunan bir kitap oldu gerçekten tek kelime ile ifade etmek istesem harikaydı der geçerim..
Alıntıları tur kapsamında Hilal paylaşacak olsa da en sevdiğim cümleyi paylaşmadan edemeyeceğim..


 "Sevgili Kadınım" dedi..
Kaliteli bir şiir kitabının içinde yaşamıyoruz. Düz yazı bir kitabın, ciltsiz basımı bizim yaşadığımız yer. Mantıklı ol. Diğer insanlar yüzünden canını sıkma.Onları eleştirme zahmetine bile girme; bu sadece sana dert olur.



Evet kitabımızın yurt dışı kapakları ise bunlar ve bana kalırsa en başarılı kapak Altın Bilek Yayınlarına ait olandır.

-15 - 21 Nisan Tur Takvimi-
15 Nisan ; Kitap + Yazar Tanıtımı
16 Nisan ; Okur Yazar | Kitap Yorumu + Tüberküloz nedir? 
17 Nisan ; Mavi Uçurum | Kitap Yorumu + Yabancı Kapaklar
18 Nisan ; Kitap Kokusu | Kitap Yorumu + Alıntılar
19 Nisan ; Bir Kitap Delisinin Günlüğü | Kitap Yorumu
20 Nisan ; Ejderha Camı | Kitap Yorumu + Şarkı Listesi
21 Nisan ; Vera'nın Rüya Kitaplığı | Kitap Yorumu



Destekleri için Altın Bilek Yayınlarına teşekkür ederim/z.

Film Önerisi #5 : Kelebeğin Rüyası

Tür : Biyografi, Dram, Tarih
IMDb Puanı: 8.1
Vizyon Tarihi: 22 Şubat 2013
Yapım: Türkiye
Yönetmen: Yılmaz Erdoğan
Oyuncular: Yılmaz Erdoğan, Belçim Bilgin, Mert Fırat, Kıvanç Tatlıtuğ, Farah Zeynep Abdullah




Zonguldak'ta yaşayan, iki genç şair Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu, yeni yeni modernleşen bu madenci kentinde memuriyet hayatlarını sürdürürken, bir yandan da sanatla, edebiyatla ve en çok da şiirle iç içe yaşamaktadırlar. Ayakları üzerine yeni kalkan genç Cumhuriyet, bir yandan modernleşme çabasındayken, aynı yıllarda Avrupa'da da çetin bir savaş yaşanmaktadır. Belediye Başkanı'nın kızı Suzan'ın Zonguldak'a geri gelmesiyle Rüştü ve Muzaffer'in şiire olan inancı daha da artar. Henüz lise öğrencisi olan Suzan, çevrenin istememesine rağmen iki gençle yakın arkadaş olur. Fakat 1940'lı yılların vebası olan verem, iki genç insanın da sağlığını git gide tehdit etmektedir. Rüştü ve Muzaffer'in hem kendi gelecekleri, hem de dünyanın gidişatı hayra alamet değildir... 


 İçinizden "Oha film çıkalı 1 seneden fazla oldu yeni mi izledin?!" dediğinizi duyar gibiyim. Bende en az sizin kadar kendimi kınıyorum maalesef. 
Zira Kelebeğin Rüyası bu zamana kadar izlediğim en iyi Türk filmlerinden biriydi.
Benim gibi hala izlememiş olanınız varsa vakit kaybetmeden izlemesini önerebilirim hemde şiddetle!
Şöyle söyleyebilirim ki Kelebeğin Rüyası bir dönem filmi ama sadece dönem filmi değil. Her ne kadar 1941 yıllarının zor koşullarına perde tutsa da aynı zamanda bu filme kadar unutulmuş belkide 'çok az' insan tarafından hatırlanan 2 şairin yaşadığı duygu durumu ve verem ile mücadelesini de konu ediniyor. 
Rüştü Onur (Mert Fırat) ile Muzaffer Tayyip Uslu (Kıvanç Tatlıtuğ) dönemin belediye başkanın kızı Suzan'ın şehre gelmesi ile bir iddaya tutuşuyorlar, ikisi de bir şiir yazacak kız hangisini beğenir ise o kazanacak. Zaman içerisinde üçü arkadaş olup birlikte vakip geçirmeye başlayıp Rüştü Onur'un yazdığı bir tiyatro oyununun provalarını yapıyorlar. Ancak Suzan'ın babası onun veremli iki 'serseri' ile görüşmesini istememektedir ve bunu açıkca dile getirir. Sonra Rüştü Onur verem tedavisi için Heybeli Ada'daki senatoryuma gelir. Burada tedavi gördüğü süreç içerisinde Mediha ile tanışır ve ona aşık olur. Mediha hastaneden taburcu edilirken Rüştü ve Muzaffer de hastaneden kaçarlar. Rüştü'nün amacı Mediha ile evlenmek Muzaffer'in ki ise Suzan'ı bulmak. İki arkadaşın bir kız için aralarının açılacağını sansam da olaylar çok farklı gelişti ve durumun tahmin edilebilir olmayışı da filmi daha çok sevmeme sebep oldu. 
Konusunu dallandırıp budaklandırıp spoiler vermek istemiyorum. Ama şiiri, edebiyatı, dramı seviyorsanız izlediğinizde çok seveceğiniz bir film Kelebeğin Rüyası.
O kadar güzel replikler vardı ki filmde onları da paylaşmadan edemeyeceğim.


Aşk bahanesidir şiirin.


Bir güzele güzelliğini hatırlatmak isterdim.
Aynalardan evvel.
Sen kötü şeyleri çok güzel söylüyorsun.


Sen çok güzelsin, sebepsiz de gülebilirsin.


Sen haklısın.
Unutmak değil belki ama hatırlamamak mümkün.

15 Nisan 2014 Salı

[GKK Blog Tur] Beatrice Harraden - Gece Geçen Gemiler | Kitap & Yazar Tanıtımı + Çekiliş



Orijinal Adı: Ships That Pass in the Night

Türkçe Adı: Gece Geçen Gemiler
Yazar: Beatrice Harraden
Çevirmen: Nil Çelebi
Sayfa Sayısı: 158
Basım Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Altın Bilek Yayınları
Tür: Edebiyat , Aşk
Satın Almak İçinD&R | Kitap Sihirbazı



Zihninizin derinliklerinde biriken umutsuzluğu, bir yaşama amacına nasıl dönüştürürsünüz?Bernardine. Yüreğine savrulan gözyaşlarının boğuculuğuna direnen Bernardine. Umudunu, yaşama dair her şeyini savaşa kurban edecek olan ve yaşam savaşına, tepesinden cennete baktığı bir hastanenin bahçesinde, karanlık koridorlarında, müşahede odalarında devam edecek olan Bernardine. Tepeden gördüğü körfeze gelen gemilerde umudunu, yaşamının geri kalanını bulmayı ümitle bekleyen, bekledikçe içinde büyüyen hastalığın, kurtuluşunun tek yolu olduğunu bilen Bernardine. Bernardine sizi duygular arasında bir serüvene ve umudun gücünü hissetmeye davet ediyor. Bu kitabı asla unutmayacaksınız…


 Yazar , Beatrice Harraden 1864'de Hampstead, Londra'da doğmuştur.
Tüm Avrupa ve Amerika'yı dolaşmış , ilk romanı Gece Geçen Gemiler ile ünlenmiştir. Kadın haklarının sıkı bir savunucusudur. Bu konu ile ilgili çeşitli kuruluşlara katılmış ve onları desteklemiştir.
5 Mayıs 1936'da Barton on Sea'de vefat etmiştir.


13 Nisan 2014 Pazar

Kitap Alışverişi #10

Evet daha en son yazdığım kitap alışverişi postumun üstünden 1 hafta bile geçmedi ama işte kitap sitelerinin bana oyunu bu. Geçen hafta D&R'ın 5 tl kampanyasını görünce alışverişimi yapmış beklemeye koyulmuştum D&R beni şaşırtan bir hız ile ertesi gün göndermişti kitaplarımı. Onun üzerine geçen gün D&R'a bir şey bakmak için girdiğimde 9.90 kampanyasını gördüm 2 gün kendimle savaş verdim sonra dedim ki (tamamen kendimi teselli amaçlı) bu kitapları eninde sonunda alıcam neden şimdi 9.90'a almak varken ileride 2 - 3 katı para vereyim ki? Maaşımın elimde kalan kısmınıda kitaplara yatırdım. Tabi bu buz dağının görünen yüzü. Siparişim 2 eksil ile geldi. Pazartesi onlarda gelecek. Birde ben geçen gün ani bir karar ile Artemis'ten Uyumsuz ile Kuralsız'ı aldım. Sonra bana kitap sihirbazından indirim mesajı geldi. Dedim ki bakayım neler var bakmaz olaydım! Küçük çaplı bir sepette Kitap Sihirbazında hazırladım. Ne zaman gelir bilmiyorum ama bir kitap daha almaya kalkarsam annem beni evlatlıktan reddeder biliyorum :D
Allah'tan evdeyim de okuyacak zamanım olacak.
Gelelim aldığım kitaplara ;
Pür, Beynimdeki Yangın, Umutsuz, Cehennem, Ruhsuz alınacaklar listemdeydi zaten. Diğerler ise tamamen konularını ve yapılan yorumları beğenerek aldığım kitaplar. 
Kitap Sihirbazından aldıklarım ise;

  1. A.L Jackson - Kalbimin Sahibi | Aspendos Yayınları
  2. Tarryn Fisher - Fırsatçı | Aspendos Yayınları
  3. Jessica Spotswood - Günahkar Doğan | Aspendos Yayınları
  4. Jessica Spotswood - Lanetli Yıldız | Aspendos Yayınları
  5. Caragh M. O'Brien - Doğum Lekesi | Martı Yayınları
  6. Kathryn Harvey - Kelebek | Koridor Yayıncılık
Şimdi bunları okuyup bitirecek azmi arıyorum kendimde :)


Susan Ee - Meleğin Düşüşü || Kitap Yorumu




Orijinal Adı: Angellfall
Türkçe Adı: Meleğin Düşüşü
Seri: Penryn & End of Days #1
Yazar: Susan Ee
Çevirmen: Barış Emre Alkım
Sayfa Sayısı: 316
Basım Yılı: 2012
Dili: Türkçe
Yayınevi: DEX
Tür: Paranormal , Fantastik
Satıl Almak İçin: D&R* | Kitap Sihirbazı
* Kitap D&R'da 9.90 indirimine dahildir.




Kanatsız bir melek ne işe yarar? Kıyamet melekleri yeryüzüne inip tüm dünyayı yakıp yıktığından bu yana altı hafta geçti. Gündüzleri sokak çeteleri hüküm sürüyor, geceleri korkunun ta kendisi.
Bir gün savaşçı melekler küçük bir kızı kaçırdılar, tekerlekli sandalyeye mahkum, aç biilaç halde, ufacık bir kızı. Kızın ablası, Penryn, kardeşini kurtarmak için elinden geleni ardına koymayacak. Buna, aslında düşmanı olan bir melekle bir anlaşma yapmak dahil olsa bile.
Raffe, kanatları kesilmiş, gücünü yitirmiş bir melek. Binlerce yıl savaştıktan sonra şimdi hayatı, gencecik bir kızın ellerinde. Penryn ve Raffe, korkunun ve tuhaf yaratıkların hüküm sürdüğü bir dünyada bir başlarınalar, hayatta kalmak için de birbirlerine ihtiyaçları var.
Her şeye rağmen sağ kalıp düşman meleklerin inine gitmeliler. Penryn burada kardeşini bulmayı umut ediyor. Raffe ise binlerce yıllık düşmanlarına karşı tek başına savaşıp kanatlarını ve eski gücünü yeniden kazanmayı.

Kitaba yapılan yorumları okuduğum da inanılmaz merak etmiştim. Ancak 2. kitabı beklemenin zor olacağını düşündüğümden 2. kitap yayınlanmadan ilkine başlamadım. 2. kitap hali hazırda çıkmışken bende almışken Meleğin Düşüşü'nü daha fazla bekletmek istemedim kitaplık köşelerinde. Büyük heyecanla ve büyük beklentiyle okumaya başladım. İlk 100 sayfa inanılmaz sıkıcıydı hatta bunun neresini bu kadar beğenmişler lan? demeden edemedim. Ama heyecan kitabın ikinci yarısındaymış meğer. İyi ki de canı sıkılınca kitabı bırakan insanlardan değilim!
 Melekli kitapları vampirlilere vs oranla daha fazla seviyorum ama anlamlandıramadığım bir şey varsa neden saflığın temsili olan melekler bu kadar vahşileştiriliyor. İnsan okurken azcık ürpermiyor değil yani. 
Neyse kitabımıza dönelim. 
Melekler yer yüzüne inmiş ve ortalığı savaş alanına çevirmiştir. Dünya adeta cehennemi yaşamaktadır.
Ana karakterimiz Penryn, ailesi ile beraber kendine kalacak güvenli bir yer ararken bir meleğin katledilişine (kanatlarının kesilişine) tanık olur. Yardım etmek isterken çok kötü bir şey olur ve melekler kız kardeşini kaçırarak giderler. Annesi de kaçan Penryn ne yapacağını bilemez. Paige yani Penryn'in kardeşi yürüme engellidir ve 'nerdeyse' tüm sorumluluğu ablasının üstündedir. Ve o andan itibaren Penryn'in tek bir amacı vardır oda kardeşini bulmak. Ama nasıl? Penryn kanatları kesilmiş ve yardıma muhtaç durumda olan meleği yani Raffe'i alır ve onun iyileşmesini bekler. Artık tek umudu odur.
Yolları bu şekilde kesişen Raffe ve Penryn bundan sonra olacak herşeye karşıda beraber savaşacaklardır.
Şunu söylemeliyim ki Penryn gerçekten çok cesaretli ve hep güçlü duran bir karakter. Üstelik kitabın duygusal bir ilişki etrafında değilde olay örgüsü etrafında şekillenmesini ayrı beğendim. 
Böyle bir kıyamet sonrası dünyada hem Paige'i bulmak hemde Raffe'nin kanatlarına kavuşmasını sağlamak hiç kolay olmayacaktır.
Önce direniş ordusunun eline düşecekler sonra ormanda saldırıya uğracaklar ama ne olursa olsun onların sözlüğünde pes etmek yok!
Ahh Raffe zaten onun hakkında ayrıca bir sayfa yazı yazabilirim. Ancak kitaptaki tek duygusal yerde Penryn'e söylediği o cümle ile yıktı beni! Ben bile tokat yemiş gibi oldum yemin ederim.
Peki Raffe kanatlarına tekrardan kavuşabilecek mi?
Penryn tek amacı haline getirdiği kardeşini bulabilecek mi?
Bunların cevapları elbette kitapta saklı ve ben sizi şiddetle bu kitabı okumaya davet ediyorum! Tabi hala okumayan kaldıysa :D

Altı Çizili Cümleler ;

  • "Peki, adını bilmeyenler sana nasıl hitap ediyor?" Yanıtlamadan önce durakladı. "Tanrı'nın Gazabı."
  • "Hayır." Sana ihtiyacım var, diye ağzımdan kaçıracaktım az daha. "Seni kurtardım. Bana borçlusun." 
  • "Neden sana söylediğimde kaçmadın ki?" diye fısıldadı saçlarıma doğru. "Daha en başından, ölümüne, sadakatinin yol açacağını biliyordum. Ama bunun, bana olan sadakatinden olacağı aklıma gelmemişti." 
Dipnot: Kitapların orijinal kapaklarına bayıldım. Keşke DEX'te orjinal kapak kullansaymış.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...