Türkçe Adı: Senden Önce Ben
Yazar: Jojo Moyes
Çevirmen: Ayşe Görür
Sayfa Sayısı: 480
Basım Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Pegasus
Tür: Yetişkin, Romantik
Satın Almak İçin: D&R | Kitap Sihirbazı
Birbirlerine aşktan başka verecek hiçbir şeyleri yoktu...
Yaşamın ince detayları Loudan sorulur. Otobüs durağıyla ev arasında kaç adım var? Çalıştığı kafeye gelip gidenler nasıl bir hayat yaşıyor? Parlak yeşil elbisenin altına ne renk külotlu çorap giyilir? Onda bu soruların hepsinin cevabı var. Kolayca mutlu olabildiği küçücük dünyasında bilmediği tek şey hayatın çok daha karmaşık soru ve cevaplarla dolu olduğu...
Geçirdiği motosiklet kazasıyla hayatı altüst olan Will uzun süredir karmaşık sorularla meşgul. Bu hayatta diğer insanları mutlu eden küçük şeyler ona biraz olsun keyif vermiyor. Çevresindeki tüm renkler birden griye dönmüş ve böyle bir umutsuzluk içindeyken yapabileceği tek şeyin hayatını sonlandırmak olduğunu düşünüyor.
Peki, asık suratlı, aksi ve geçimsiz Will, Lounun rengârenk yaşamıyla karşılaşırsa neler olur?
Mucizelere inanmıyorsanız durup bir kez daha düşünün...
Ne yazsam kitap için ne söylesem gerçekten bilmiyorum. Senden Önce Ben, çıktığı andan itibaren çok ses getiren bir kitaptı. Herkesin öve öve bitiremediği kitaplardan biriydi. Baya önce bende Jojo Moyes'in iki kitabını da aldım ama elim gitmiyordu bir türlü kısmet okuma şenliğine imiş. Kitabı az önce bitirdim evet gerçekten etkilendim ama ama ama.
İşte bu amalar kitaba neden 5 değil de 4 puan verdiğimin cevabı olacak.
-SPOİLER İÇERİR-
Olay şöyle baş kahramanlarımızdan biri Louisa Clark bir cafe de garson olarak çalışırken çalıştığı iş yeri kapanır ve Lou yeni iş arayışına girer diğer taraftan diğer kahramanımız Will ise bir trafik kazası ile tekerlekli sandalyeye mahkum olur ve bu durum onu inanılmaz şekilde sarsar. Eskiden fıkır fıkır , kıpır kıpır olan bir adamın tekerlekli sandalyeye yapışıp kalması elbette kolay bir şey değil. Yani kitapta verilen ayrıntılar gerçekten yürek burkuyor. Kendimi Will'in yerine koyduğumda ki ben onun kadar sosyal bir insan da değilim buna rağmen bende onun gibi ölmek isterdim gibime geliyor. Taa ki son gelişmelere kadar. Neyse Lou iş bulma kurumu sayesinde Will'e bakıcı olarak işe alınıyor. İlk günler iki taraf içinde çok zor geçiyor. Will'in ters davranmaları Clark'ı sinirlendirse de sabrediyo Lou ve sabrı onu başarıya ulaştırıyor. Zaman geçtikçe Will aradaki duvarı kırıp Clark'i hayatına dahil ediyor.
Will'e hayat vurdukça vuruyor diyebilirim. Çünkü bir zamanlar en yakın arkadaşı olan adam ile bir zamanlar sevgilisi olan kadının evleneceğini en acı şekilde öğreniyor. Bu insana nasıl acı verir bir düşünsene . Ama Will her şeyi Lou ile beraber bir şekilde aşıyor. Ve hatta beraber onların düğününe bile gidiyorlar. İşte o zaman benim kitapta en sevdiğim kısım geliyor. Lou ile Will'in dans ettiği kısım. Suratım da aptal bir gülümseme ile okudum o satırları. Kitabın en sevdiğim kısmıydı da diyebilirim.
O kadar şeye rağmen (ayrıntıları kitapta severek okuyacağınzdan hiç şüphem yok) kitabın sonu cidden beni ağlattığı kadar sinirlendirdi de. Bilmiyorum kitabın konusuna amacına zıt bir son olmuş gibi hissettim.
Hayır Jojo Moyes'i de anlayabilmiş değilim. Güzelim kitap yazıyorsun. Alışagelmişin dışında bir hikaye sunuyorsun ama sonunu neden bu kadar ters köşe yapıyorsun ki? Zaten herkes son 100 sayfa da çok ağladığını vs yazınca Will'i vazgeçiremeyeceklerini anlamıştım. Ama yine de bir umut sonuna dek bekledim hele son sayfalarda tamam dedim kesin vazgeçecek ama olmadı.
Olmadı, olmadı!
Bütün sonu tahmin ettiğim halde yine de o sayfalarda akan gözyaşlarıma engel olamadım. İstemsizce akıp gittiler. Kendimi Louisa'nın yerine koyduğumda kalbimin paramparça olacağını düşündüm.
Yine de her şeye rağmen okumaya değecek bir kitaptı. Cidden içinde bir yerlere dokunan bir hikayeydi.
Bazen sabahları uyanmak istememin tek nedeni sen oluyorsun Clark.
Sayfa 355 / Will
Bende sonunu bildiğim hâlde çok ağlamıştım, aklıma geldikçe sinirlerim bozuluyor :'(
YanıtlaSilBeni çıldırttı sonu ya. Bir umut bekledim vazgeçmesini ama Will çok bencil çıktı:/
Silbeni de epey etkileyen bir hikaye olmuştu (ama nedense ağlatamadı - ki bu zor bir şey değil aslında)
YanıtlaSilben de sonundan epey etkilenmiştim ama nedense Will'i sonuna kadar anlayabildim, Clark'a rağmen fikrini değiştirmeyişini bile, aslında kendince clark'a iyilik yaptığını düşünmesini bile... aslında bencilce davranmayışını da...
benim asıl zorlandığım kısım ailesiydi, yani onların ki nasıl bir çaresizliktir, böyle bir şey nasıl ağır bir şeydir ve nasıl onu oraya götürebildiler, o gücü nereden aldılar v.s.
kitabı okurken aslında daha çok bir film izliyormuş gibi hissettim, ki baktım zaten hollywood haklarını satın almış bile, önümüzdeki zamanlarda filmini de izleyebilecekmişiz :)
Benimde ağlamam sulu gözlülükten herhalde yada ağlamaya bahane arıyordum bilemedim:)
SilYa aslında hikaye çift taraflı evet Will'i anlıyorum kesinlikle anlıyorum o kararı almasını vs ama insan aşık olunca bakış açısı değişmez mi diye düşünmeden edemiyorum.
Ailesi için her şey iki kat daha zor. Filmini de merakla bekliyorum.
Polisiye-gerilim aşığı olarak bu kitabı alırken baya tereddüt etmiştim. Kitap, en başından beri etkisi altına aldı beni. Hissettirilmeye çalışılan tüm duyguları çok yoğun şekilde hissettim. Will Traynor'a hayran kaldım. :) Uzun süre okuduğum en iyi aşk kitabı olarak kalıcak sanırım. Kitabın sonuna gelirsek ben de çok istedim mutlu sonla bitmesini. Ama eğer öyle bitseydi kesinlikle kitabın kalitesi düşerdi. Alışılmış sonlardan sıkıldık artık. Her aşk mutlu bitmiyor ne de olsa...
YanıtlaSilHaklısın aslında sanırım alışılmış sonlara alıştığımdan mutlu son beklentisine girdim ama yine de her şeye rağmen çok güzel bir kitaptı.
Sil