19 Kasım 2013 Salı

İhsan Oktay Anar - Puslu Kıtalar Atlası || Kitap Yorumu

Kitabın Adı: Puslu Kıtalar Atlası
Yazar Adı: İhsan Oktay Anar
Sayfa Sayısı: 238
Basım Yılı: 1995
Dili: Türkçe
Yayınevi: İletişim Yayıncılık





Puslu Kıtalar Atlası
Bir "ilk kitap", Türkçe edebiyatta yeni ve pırıltılı bir yazar... "Yeniçeriler kapıyı zorlarken" düşler üstüne düşüncelere dalan Uzun İhsan Efendi, kapı kırıldığında klasik ama hep yeni kalabilen sonuca ulaşmak üzeredir: "Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır." Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve "puslu kıtalar" üzerine bir roman. Hulki Aktunçun önsözüyle...

 Puslu Kıtalar Atlasını bundan 4 sene önce dershanede ki Edebiyat hocam tavsiye etmişti ki ilk tavsiyesi olan Kürk Mantolu Madonna'dan memnun kalmama rağmen bu kitabı bir türlü almaya elim gitmemişti. İtü Sözlükte "dershanedeki edebiyat hocamın tavsiye ettiği hala okumadığım kitap." şeklinde girdiğim enty en sevilmeyen eserim olunca dedim ki büyük bir şey kaybediyorum galiba. Bayramda alışveriş yaparken kitapçıda gözüme çarptı ve dedim ki artık alıyım ama yine kitaplıkta kalmıştı ki Okuma Şenliği ve benim okumaya 1995'te başlamam kitabı raftan kurtardı.
Öncelikle söylemeliyim ki yazarın dili kimilerinin abarttığı kadar ağır değil hatta akıcı denebilecek bir dile sahip ancak bunun dışında kitabın konusu yazarın dili kadar akıcı değil. Azıcık fantastik, azıcık felsefi masal tadında bir kitap. Eski İstanbul döneminde geçiyor o tarihi dokuyu sonuna kadar hissediyorsunuz ancak benim gibi tarihle pek arası olmayan biriyseniz yer yer sıkılmanız mümkün. Şöyle diyebilirim ki kitabın ilk yarısı biraz karmaşık gelse de ikinci yarısı daha anlaşılır oluyor. 
Kitabın belli bir ana karakteri yok gibi çünkü her karakter ayrıntılarıyla anlatılmış, işlenmiş. Ancak kitabın sonunda tüm bağlantı Uzun İhsan Efendi ile kurulunca ana karakterin o olduğunu anlıyorsunuz.
Okuyun diyebileceğim bir kitaptı. Kimilerinin abarttığı gibi tekrar tekrar okuyabileceğim bir kitap değildi.


Altı Çizili Cümleler:
Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öylese gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum.

4 yorum:

  1. kitabı gerçekten bende çok merak ediyorum. Ama türk romanlarını her okumaya kalkışımda yaşadığım tutukluğu yaşar mıyım diye korkuyorum. Bazen o kadar sıkıyor ki konuları.

    YanıtlaSil
  2. Tarihle aram olmadığından bayıla bayıla okudum diyemem ama konusu farklıydı:)

    YanıtlaSil
  3. Kitabın dili nasıl anlaşılır mı?

    YanıtlaSil

Yorum için teşekkürler..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...