13 Haziran 2014 Cuma

Sally Green - Bela | Half Life #1 || Kitap Yorumu


Orijinal Adı: Half Bad
Türkçe Adı: Bela
Seri: Half Life Trilogy #1
Yazar: Sally Green
Çevirmen: Taylan Taftaf
Sayfa Sayısı: 396
Basım Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: DEX
Tür: Fantastik, Genç Yetişkin
Satın Almak İçin: D&R | Oku Oku




Sen bir cadısın, yarı Ak, yarı Kara. Okuyamıyor, yazamıyorsun ama iyileşiyorsun hızla. Karanlık çökünce kapalı bir yerde kalırsan hasta oluyorsun. Annalise'e çok âşıksın ama Ak Cadılardan nefret ediyorsun. On dört yaşından beri bir kafesin içinde tutsaksın. Kaçmalı ve o korkunç, katil babanı bulmalısın. Bunu başarmalısın, on yedinci yaş gününden önce hem de. Çünkü sen yok edilmesi gereken bir Bela'sın.
"Karanlık ve tüyler ürperticibir hikaye, unutulmaz bir anakarakter."
-Publishers Weekly-
"İyiyle kötünün sınırlarını zorlayan,korkutucu ve çarpıcı bir kitap. Nathan'ınhayatta kalma savaşı incecik bir ipin ucunda -üstelik bu daha başlangıç."
-Booklist-
"Fazlasıyla iyi ve tehlikeli bir şekilde bağımlılık yapıcı."
-Time-

Kitabı bitireli o kadar oldu ama bilgisayar yokluğu bir yandan tembellik bir yandan derken yorum anca bu zamana kaldı.
Bela, daha çıkmadan övülmeye başlanan bir kitap olmakla beraber DEX ile ülkemize geldiğinde de çok ses getiren bir kitap oldu. Yapılan yorumlar bende inanılmaz merak uyandırmasına sebep oldu. Hele bir goodreads yorumu ohoo hemen okumalıyım falan dedirtti, kapakta güzel olunca yaptığım ilk alışverişte aldım Bela'yı. Abartıldığı kadar güzel miydi? Hayır. Peki kötü bir kitap mıydı ? Hayır.
Neden bilmiyorum ama bir türlü kitaba kendimi kaptıramadım içinde kaybolmadım. Dili akıcı ve güzeldi kolay okunuyor olsada benim için çok ağır akan bir kitap oldu belkide okumak için zamanlamam yanlıştı bilmiyorum.


Ana karakterimiz Nathan, yarı ak yarı kara bir cadı. Normal standartlarda Ak cadılar ile Kara cadılar birbirinden tamamen ayrı ve birbirine düşman diyebilirim. Ak cadılar kendileri içerisinde evlilikler vs yapıyor ancak Nathan'ın annesi bir kara cadıdan hamile kalıyor! Nathan ninesi ve 3 üvey kardeşi ile yaşıyor. Ama yaşamı boyunca Ak cadılar tarafından dışlanıyor çünkü o bir yarı kod. Üstelik babası Kara cadıların en kötüsü. Marcus bir çok Ak cadının ölümünden mesul olmuş inanılmaz kötü bir cadı. Herkes Nathan'ın onun gibi olmasından korkuyor ama kimse onun aynı zamanda yarı Ak olduğunu anımsamıyor.
Her cadı 17 yaşına basarken ailesinden birisinin kanını içip 3 hediyesini almak zorunda. Yoksa yeteneklerine kavuşup, gerçek bir cadı olamıyorlar ve anlatına göre 1-2 yılın sonunda yavaş yavaş acı çekerek ölüyorlar. Nathan 3 hediyesi ve yeteneğini ninesinden almayı düşünüyor ama Ak cadı hükümeti buna izin vermiyor! Nathan'ın istediği hayatı sürebilemesi için -ki onunda garantisi yok- önüne tek seçenek sunuluyor, babasını öldürmek. Nathan ne olursa olsun babasını öldürmeyeceğini dile getiriyor ancak konseyin kararı açık ve net belli.

Nathan bunca zorluk ve dışlanma içerisinde bir Ak cadıya aşık oluyor. Çektiği acıların üstüne bir de aşk acısı bastırıyor. Nathan inanılmaz güçlü bir karakter. Ve bana kalırsa kitabı sevilebilecek kılan şeylerden biri de bu. Devamını okuyacağım ama meraktan ölüp bitiyorum denemez. Bende o vurucu etkiyi yaratamadı kitap maalesef.


Nefretle ilgili olan, geride kalan her şeyi sildiği için başka bir şeyin öneminin kalmaması..


İtaat et yada öl.
İtaat et yada acı çek.
Onların uzmanlığı acı çektirmektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum için teşekkürler..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...